8 Ağustos 2015 Cumartesi

AHMET ALTAN ''TEHLİKELİ MASALLAR''

                                                                                                                                       30.05.2015

Ahmet Altan ‘’Tehlikeli Masallar’’ kitabını daha önce okumadığım için üzgünlüğümü belirtmek isterim. Her zamanki Ahmet Altan işte yine yapmış yapacağını.
Her Ahmet Altan kitabından sonra hayranlığımı ve düşüncelerimi çevremdekilere anlatmaktan alıkoyamam kendimi, ve yine böyle oldu.
Son romanım diye belirttiği ve iliklerinizde hissedeceğiniz yalnızlığı ve yalnızlığını, deneyimlerini, aşkla karışan karışık duygularını, cinayetleri, engel olamadığı özgür düşüncelerini mükemmel bir edayla yazmış.

‘’Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yalnızım ben.’’demiş mesela
Nasıl da güzel demiş…

Yaşamını öyle güzel yazmış ki gözlemlerini öyle güzel betimleyip anlatmış ki tekrar tekrar aşık oldum. Tıpkı kitap da adı geçen Berrin gibi…
Berrin de kitabını okumuştu, ve aşık olmuştu yaşça büyüktü, yazar olduğunu biliyordu. Bir önceki Zübeyde ye kendisini benzetmişti. Yazara hep o kızı sordu yazar bunun hayal ürünü olduğunu anlatamadı kitabın bazı yerlerin de diğer kitabı anlatırken şaşkınlığı apaçık ortada.
Ben bunu tranvay da her sabah 7:00 de okuyup Akşam eve dönerken de her akşam 6:00 da 1 saat okuyarak 2 gün de bitirdim, ve inanın bazen yüzüm de kocaman bir gülümseme belirdi. Bazen de şaşkınlık, bazen de birer hüzün takip etti. Ardı arkası kesilmeyen karışık duygular zinciri…
Kitap bitince yüzüm düştü, dudaklarımı büzdüm içime kocaman bir fil oturdu. Tıpkı kitap da berrinin bir fil gibi yemek yediğini söylediği gibi o fil benim kalbime oturdu. Kitap bitmeseydi ama ya dedim.
Sevdayı çok sevmişti, sevda aynı duyguları hissetmiyordu ama vazgeçemiyordu da sevgilisi olduğu halde bırakamıyordu. Yazardan vazgeçmedi yeni ben öyle sandım fakat öyle değildi sevda sadece yazara acı veriyordu. Berrine inanmıştım yazar gibi bende sevdim ama o da bıraktı,  bunu hak etmemişti yazar ama gitme Seni seviyorum da diyememişti. Yazar karışıklıklar için de kalırken onlarda karışık duygularla terk etmişlerdi…

…’’bostan dolabının yanında ki; suları bana kahverengi gözüken o küçük ve eskimiş havuzdaki solgun ve kederli nilüferlere gidip bakardım çocukken, babam onların kökleri olmadığını anlatmıştı bana, neden bu çiçekleri hep bir şeylere benzetmek için kullandıklarını ancak büyüyünce anladım. Yalnızca bu çiçekler hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar, ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayatta böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecekmiş gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek bütün bir hayatın özeti buydu.’’…
Kitap da bir bölümdü sadece ufak bir kısım okumanızı tavsiye ederim.
 ‘’Tanrının büyüklüğü nedenleri gizlemekte, kralların büyüklüğü onları bulmakta yatar.’’

                                                                                                              Hazreti Süleyman
Dibin notu; Bu kitabı nasıl yazı bilemiyorum. Tabii yazarları anlamak çok farklı fakat bir yazarla tanışıp sohbet etmek en çok isteklerim arasında. Ben yazarların dünyasına aşık biriyim bunu bir kere daha anladım.
Ahmet Altan   ‘’Tehlikeli Masallar’’   Can Yayınları…
Sürç-i lisan ettiysem affola, Kitabı Aşk’la okumanız dileğimle hoş kalın.



                                                                                                                    Sinem Kandemir

İstanbula Gelişim ve Değişen Hayatıma Giriş; 1

                                                                                                                        24.05.2015

Uzun süredir yazamadığım için üzgünüm ama anlatacağım her şeyi ve bana hak vereceksiniz. 
Hayatım da ilk defa bu kadar sürprizler, yoğunluk ve karışık duygular yaşadığımı hatırlıyorum. Tabii her şey hemen hemen istediğim gibi.

 İlk olarak mülakatı geçtiğimi ve işe başladığımı söylemek isterim mülakata gittiğimi de 1 ay önceden de postum da yazmıştım iyi dilekleriniz ve maillerinizi eksik etmediğiniz için de çok teşekkür ederim.
İşe başlamam ve değişik tarz da insanlarla tanışmam bir oldu daha önce Marmaris de sonra İstanbul da. İyisiyle kötüsüyle birçok insanla tanışıyor hatta tanışmaya devam ediyorum, Önemli olan hepsinden ayrı ayrı bir şeyler öğrenmem. En çok da bunu seviyorum, hayatıma giren her insan hayatımda olan herkes bana bir şekilde fayda sağlayacağını biliyorum. ‘’Sen iyiysen herkes iyidir’’ mantığı bu yüzyılda çok da rastlanılan bir durum olmaktan çıkmış durumda…

İş yeri bir yana İstanbul hayatına alışmak da bir marifet sabah 9:00 da işe gitmen gerekiyorsa saat 6:00’da uyanman gerekiyor. Makyaj, saç derken anca 7:30 da hazırım. Metrosu Tranvayı aktarması derken bir bakmışsın gün başlamış. Kahvaltı yapmaya vakit bile yok. Ne kahvaltısı ya su kahve içmeye bile.

Sürç-i lisan ettiysem affola; bunu yazdığım da 24.05.2015 tarihliydi fakat yoğunluktan ve alışma evremden dolayı postlarımı hazırlayıp bir türlü yayınlayamadım. Şimdi bu yazıma bakıyorum ve şu anda değişen uyanma saatlerime yaptığım kahvaltılarımı düşünüyorum da yüzümde ufak bir gülümseme belirmiyor değil neyse vesselam diğer yazılarda görüşmek üzere Hoş kalın…




                                                                                                             Sinem Kandemir.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Tuhaf Gezegenden Bir Hiçbir Şey Haberi

Ne istiyorsun ki dedi adam sohbetin ilerleyen bir kısmında, hiçbir şey diye bağırmaya başladı kız. Aslında istediğini biliyordum geçen gün benimle konuşurken bir sürü şey söylemişti. Hatta olmayacak ama diye de eklemişti bence şimdi tam sırasıydı söylemenin ama o söylemedi bana göre doğru olan bir başkasına göre yanlış olabilirmiş anladım.

Hiçbir şey ha dedi adam. Evet hiçbir şey diye diretti kız.

Şaşırmıştım bir kere daha sormasına, kız yine soğuk kanlılıkla hiçbir şey istemediğini vurguladı. Adam ceketini aldı eline, ben sana yetemiyorsam ben den bu kadar dedi çekti gitti.
İkisinin de karışık duygularının olduğunu düşündüm acaba artık sevmiyorlar mıydı birbirlerini genele vurursam hep böylemi olur ki diye iç geçirdim. Çok da karışmak istemedim ama geçen gün karışmıştım. Dinlemiştim dinlemek bile ortak olmaktı aslında neyse ki bunlardan haberimin olduğunu bilmiyorlar, bir gün önce konuştuğumu sanmıştım şöyle hesaplayınca 4 sene önceymiş meğer 4 sene de neler değişmiş 4 sene sonra kız adamdan hiçbir şey hiçbir şey istemiyorum diyebilme noktasına gelmiş.


               Sinem Kandemir

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Yüreğimin Kuşlarına Selam Olsun

Yüreğimde bir dolu dizginlenmeyen kuşlar vardı. Mutluydum da aslında onlarla hiçbir zaman şikayet etmedim onlardan yüreğimin dolu dizgin olmasına alışmıştım. Aşık olmak gibiydi bu yüreğimi ılık bir his kaplıyordu ama aşık olmak istemiyor ve olmayacaktım da. Kendime böyle sınırlar ve engeller koyarak geçirdim. Mutluydum çok da kimseyi tanımadım öyle çok da kimselere bulaşmadım…

Sohbetlerimi hep kısa keserdim çok bir hayatıma dahil etmezdim bende kimsenin hayatına dahil olmak istemezdim. İlkbaharın aşk kokan günlerinden birindeydi takvim.  Ses tonuyla yüreğimdeki kuşları havalandıran cinsten, neler oluyor böyle demekle kaldı beynim. Takvimin o ılık esintisini sevemedim maalesef…


Yıllarca alışmıştım sessizliğe,  şimdi ne gerek vardı böyle şeylere daha yeni tanışmıştık ama alışmıştım, daha yeni tanışmıştık ama gidecektim. Daha yeni tanışmıştık fakat gülümsemelerimiz çok sıcak kaçtı ve kısa sürdü… Düşünüyorum da Ondan öncede aynı sokaklardan on bin kere geçmiştik, on bin kere aynı banka oturmuştuk aynı havayı solumuştuk... Son Kez diyorum ki;  Yüreğimin Kuşlarına Selam olsun benden bu kadar… 

 Sinem Kandemir.

5 Mayıs 2015 Salı

Mimlemişler Yaa Laaa Beniiiiii :)))

Valla ilk olarak beni mimleyen ve bu işe karışmamı sağlayan blogger dostuma aslihanindunyasi teşekkür ederim.  Başladığımdan bu yana buda nedir yahu dediğim bir olaydı… hayır birde bana hiç denk gelmez diye öyle geçerdim. Bir daha böyle şeylerde amannn bana denk gelmez anacım diye geçiştirmeyeceğim lafın kısası haydiii başlayalım :D

-En son okuduğun kitap?
  
Kafka - Dava  (Karikatür Şeklinde yapmışlar çok güzel sizlerde alın okuyun.)

-Siyah mı beyaz mı?

ikisinin Karışımı Gri olsun. Ne siyah diyebilirim ne Beyaz çünkü.


-Tiyatro mu sinema mı?

Tiyatroooooooooooooooooo :)


Mesaj mı aramak mı?

Kişisine Göre aslında  ama en çok mesaj atmaktan hoşlanırım. Konuşmayı da severim aslında ama Mesaj atmak kısa ve öz oluyor benim için.


-Hep olmasını istediğin hayalin?

Hayal kurmayı çok severim bir balık burcu olarak fakat gerçekleşmesi mümkün hayalleri severim.Olmasını istediğim Tek Şey Başarılı olmak Çook BAşarılı 


-Gelecekte kendin için ne düşlersin?

Başarılı, sağlam  bir gelecek.


-Burası olmasa hangi ülkede yaşamak isterdin? Neden?

Canım yaaa Şimdi Ülke demişsin de burası olmasaydı, çok fazla öyle aman aman dediğim bir ülke yok. Ama Uzayda yaşamak isterdim ohh mis kimseler yok kendi çapımda gezegen gezegen dolaşırdım. Küçük Prens misali :))



-Bloguma on üzerinden kaç verirsin? Devamlılığı için tavsiyen ne olur?

Bloguna ben bayılıyorum, aynı bildiğin yoldan gitmen dileğimle illa on üzerinden değerlendir beni diyorsan on Üzerinden  on veriyorummm. :)))


Şimdi bu kadarla bitmiyormuş bu, birkaç bloggera da baktım da illa bende mimleyim  banane banane dedim veeeeeeeee; 
afugyjkjönm  alın uğraşın şimdi :)))








3 Mayıs 2015 Pazar

Nurlar İçinde Uyuman Dileğimle Babaannem

Öyle çok güzel bir gün değildi sıcaktı ama esintiliydi, ılık bir esinti vardı yüreğinin yangınını kimse hatta o ılık esinti bile söndüremedi. Ilık bir esintinin bu kadar yoğun duyguları halledeceğini ummuyordum zaten dedi. Kimseler anlamadı, içindeki fırtınaları içinde kopan acıları en önemlisi kansere yenik düşeceğini hiç tahmin etmezdi hatta çevresindekiler de etmezdi. Etmedik de…
Herkese karşı iyilik yapıp herkese sofrasını açardı.  Neden bu hastalık da beni buldu diye hiç şikayette etmedi. Hep bir iyileşme umuduyla günlerini saydı. İlaçlar gelecek ve ben iyi olacağım. Bizde öyle umut etmiştik oysaki…

En son saçlarını okşayıp ben yarında geleceğim babaannem tamam mı dediğimi ve kafasını onaylarcasına tamam kızım dediğini hatırlıyorum. Ertesi gün gidemedim kaç hafta art arda gitmeme rağmen son gün gitmedim. Düşünüyorum da neden gitmediğimi hatırlayamıyorum, sadece bir gün önce yazdığım postta bakıyorum kafam karışıkmış saçmalamışım bir şeyler bugün için planımdı gitmek geç kalabileceğimi ummamıştım.

Evin içinde bir kasvet, yorgun bir hava üzüntülü yüzler doluydu hiç böyle olmamıştı bu ev. 22 senedir görmemiştim böyle hüzünlü ve ağlamaklı en son hatırladığım o evde 6 çocuğun büyüdüğü, vazolar mı kırılmadı, masalar mı kırılmadı yatakların üstünde zıplamaktan yaylarımı çıkmadı. kahkahalar eşliğinde herkes birbirine takılmalar şunu da yiyin bununda bunu da yılbaşında kocaman bir sofra evin içine sığmaz mutfaklara kadar taşardık. O evin içinde kalabalıktık bir zamanlar sesli gülüşmeler vardı, bugünde kalabalığız sessiz dualarla...

Hayatın kısa zamanın da su gibi aktığının bir kere daha farkına varmakla kaldım 24 sene önce tanışmıştım. 24 sene içinde de kaybettim. Manevi Babaannem benim ışıklar içinde uyu…
                                                          

 Sinem Kandemir…


2 Mayıs 2015 Cumartesi

Hayır Şimdi Anlatayım da Ne Anlatayım Şekerim

Bugün böyle boş boş  yazasım var ama böyle anlamlı şeyler değil anlamlı cümleler değil karışık kuruşuk anlamsız ve tutarsız.

Şimdi ne yazacağımı da bilmiyorum ki. Ama yazmak da istiyorum ama ne yazacağımı bilmiyorum öyle yoğun duygulara sahibim ki nereden başlasam ne anlatsam nasıl yazsam nereden başlayıp nereye bağlasam bilemiyorum. Bilemediğim için de biraz tuhaf şeyler çıkacaktır şimdiden af dilerim…
Çok güzel duygularımın başında  bir ay önce mülakatına gittiğim ve sonuçlarının açıklanmasıyla beni de çağırdıklarını belirtmek isterim, bu benim için mükemmel oldu 3 senedir böyle bir şirketi beklediğimi hep belirtmiştim zaten sonunda yani sonun da… şimdilik adı sanı bende gizli kalsın karışık duygularıma da başlayayım hayır başlayayım da nereden başlayacağım ayy anlatmasam mı hayır zaten anlatsam da hangisini anlatayım neyse ben kafamı toplayıp bir daha bilgisayar başına geçeceğim bekleyin beni… 

  Karışık Duygulara kapılmamanız dileğimle şimdilik hoş kalın…



                                                                  Sinem Kandemir…

29 Nisan 2015 Çarşamba

Çilek Tadın da Geçen Hayatımın Sonu

Çilek tadında bir hayatım vardı. Hep de böyle geçecek diye umuyordum küçücükken, bu çilek tadında hayatıma çok takılmıştım büyüyememiş hatta bir çilek gibi kalmıştım...

Yol almam ve çilek tadından ayrılmam uzun zaman aldı. Zorlandım, yoruldum çünkü ben bir çilektim ve çilek tadında sohbetlerim çilek tadında sesim vardı. Kuşkulu ve ürkek tavırlarım hatta vardır ya çileğin üstünde pütürcükler onlara sığınırdım onları kalkan yapardım dışarıya karşı. Sonuç olarak ben bir çilektim. Dışarıdaki soğukluğu bilmiyordum, çilekler soğuğu sevmez ki soğuk davranışları da. Çünkü ben çilek tadında olmaya alışıktım çilek kokusuna, çilek gibi şeker ve masum olmaya.  Çileğin daha kırmızı olmaya başladığı zamanları hatırlayın hatta canlandırın ben görür gibiyim kokusunun yoğunluğunu hissediyorum.  Çilek kokusunun daha fazla arttığı ben bir çilektim ve tam kendimi gösterecekken hayatın çok soğuk olduğunu unutmuştum. Oysa Çileklerin soğuk havaları sevmediğini söylemiştim…

 Unutmuş olmalı…  ya da beni hiç sevmedi. Hayatın fazla soğukluğuna, dengesizliğine dayanamadım ve bu yüzden çürümeye başladım, ben bir çileğim olgunlaşmadan çürüdüm sadece çilekimsi gülüşüm çilekimsi kokum kaldı…



    Sinem Kandemir...

28 Nisan 2015 Salı

Böcekle Tanışmıştım Umarım Böcek Dediğim İçin Kızmaz Bana

İlkbaharı yaşamadan yazı yakalamıştım ucundan da olsa o değil de bugün bir böcekle tanıştım. Masamın üstüne yapışmış ve orada konaklayan, adını sanını bilmiyordum. Eğildim ufaktan daha rahat görebilmek için minnacık vücuduna rağmen, iri gözleri vardı. (iri dediysem kocaman değil hayal edin işte. Ufakımsı ama büyük. Böceğin adını bilmiyordum. Kusura bakmaz umarım böcek dediğim için.
 Hava da çok sıcaktı güzel bir yaz günü neden soğuk mermer masamı tercih ettiyse dışarıda gezebilirdi aslında belki sahile inebilirdi hatta yeşil bir palmiye ağacında da soluklana bilirdi neyse bilemiyorum yolunun benim masama nasıl düştüğü konusunu, belki de Sıcaktan sıkılmış belki de soluklanıp yanımdan sesiz sedasız ayrılacaktı. Bir süre bakıştık hiç rahatsız olmadı fakat ben onun soğuk mermer de öylece yapışmasını istememiştim ufak ufak pembe uzun tırnaklarımla iteledim aman ha! yapışmasın diye tırnak uçlarımla…
Neyse ki yapışmadı korkunç ve sevimsiz değildi evde beslenecek kadarda büyük değildi tırnağımla onu aşağıya itemedim. Üflemekte işe yarar diye düşündüm hafif hafif üfledim, öyle bir 4 bacağını açtı ki benimle inatlaşırcasına… yapma! dedim. Sen bir böceksin!  ben kocaman bir insan. Üfledikçe kanatlarını açmamak için direndi direnmesine kayıtsız kalamadım onun o direnmesi beni de çok kızdırdı. Sinirlerimi bozmaya başlamıştı… Yenilgiyi asla kabul edemezdim hele de bir böceğe karşı bunda da yenmeliydim benim dediğim olmalıydı çok bencilceydi bu belki hatta küstahça bir böcekle inatlaşmıştım tutarsızca. Kuvvetlice 3 kere üfledim ve başardım evet başarmıştım. Ama mutsuzdum hatta bu duruma o kadar üzüldüm ki anlatamam. Düştükten sonra  bakmadım ölümü? yaşıyor mu?  bilmiyordum, belki de; şimdi ben ona ne yaptım ki ah bu kocaman insanlar ne dengesizler diye geçiriyordur içinden bilemiyorum…
Üzgünüm…
Böyle böceklerle münasebetim olduğu vakit hep aklıma Kafkanın Dönüşüm kitabı gelir saygılar efendim saygılar...



                              Sinem Kandemir…

Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

Soma İçin Bir Olduk:  Anka Küllerinden Yeniden Doğan bir Kuştur...

Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.

Soma’daki faciada 301 işçimizi kaybettik, olaydan yaklaşık 5 bin çocuk etkilendi. “Benim adım Esma, benim adım Sıla, benim adım Dilara, benim adım Abdurrahman… Biz bir robot yaptık. Grubumuzun adı Anka oldu. Anka küllerinden yeniden doğan bir kuştur.” Bilim Kahramanları Derneği’nin projesiyle çocuklar, bilim ve teknolojiyle meşgul oldular, acılarından biraz uzaklaşıp normal hayata döndüler.

Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.

Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

27 Nisan 2015 Pazartesi

Ego Kurbanı İnsanlar Ansiklopedisi 2

Egolu İnsanlar 2 ;



Ego denilen aşağılık pislik duygu; insanı hep geriye götürür ben buna inanırım, hiç ileri götürdüğüne şahit olmadım. Egolu insanlar her yerde bellidir hallerinden tiplerinden ses tonlarından konuşma tarzlarından. Hep bir iticilikleri hep bir bencillikleriyle göz önündedir en çok da iş yerlerinde karşımıza çıkar bu tür insanlar. Herkesi kendinlerine rakip olarak görür eğer işi bilmiyorsa ez babam ez bezdirme politikası içine girerler. Laaa olummmmm / kızımmmmm sende bu yollardan geçttin lan neyin havası bu (...) demek istersin o anda ama tabii maalesef…

Sadece içinden lan bir sene geçsin bak bakalım demekle kalırsınız bu tür insanların arkadaşlık bağlarının da ben çok sıkı olduğunu düşünmüyorum Aaaa pardon Müdür, Departman müdürü, Müdürün karısıyla vs. bu statüde olanlarla arası mükemmel iyidir hatta şöyle ki belki de kankadırlar.

 Kendilerine hanım/ bey denmesini isterler ve bunu kimse yokken belirtirler, tuhaftır ki her işe burunlarını sokarlar bilseler de bilmeseler de sırf laf olsun diye ellerinde fincanlar dört dönerler. İş olduğunda ise yapalım ( ''Lım'' kelimesine dikkat edelim lütfen.) kelimesi altında her şeyi size yıkmaya çalışırlar yada telefonları o anda çalar veya birisini aramak zorunda olduklarını  söylerler ve iki saat arazi tuhaftır ki iş de zaten o arada bitmiş olur.

İşi öğretmemek için direnenlerden biridir işte bu insanlar ayy bu program çok kolay der. Uzaktan iki anlatır, bir iki kere açar kapar ahaaa!!! öğrendin soru sorduğunda ise mal mal suratına bakan tiplerdir bunlar Anasını satayım uzaktan anlattın nasıl anlayayım demek istersin oda olmaz bakışlarına maruz kalıp tekrardan gösterdiğinde anlamaya çalışırsın. Çünkü hep ona bağımlı olmanızı ister böyle insanlar. 

Egolu insanlara Dip notumuz; Kollarınızdan tutup  kardeş bak! benim senin işinde gözüm yok huzurumuzu kaçırma sende adam akıllı ol bende adam akıllı yolumda ilerleyeyim demek istiyoruz ve ben buradan diyorum kim üstüne alınırsa benden çıktı ''ahksajdna'' :)))) çok mutluyum  yemin ederim yazdım ya ohh miss :))))

Sürç-i lisan ettiysem affola; Egolu insanlar 3'de Görüşmek üzere hoş kalın...
                                                                         
                                                                           Sinem Kandemir... 


24 Nisan 2015 Cuma

Yaz Mevsimiii Niiirrdaaasııınnnn Niiirrdaaaaaaaaaa

Yaz mevsimini Gören varsa Marmarise doğru göndersin unuttu galiba bu tarafı...
Ah bu bahar hatta ne baharı ya yaz bir gelmedi gitti, özlenen bahara pardon yaza saygılar, sevgiler, hürmetler efendim.
Marmaris sanırım nisan ayının en Soğuk günlerini yaşıyor. İnsanlar ne giyeceğine hala karar vermiş değiller yabancılara göre hava mis…  Eee Marmaris halkı olarak bu kadar soğuğa alışık değil. Biz bu mevsimler de deniz sezonlarını açmış insanlardık ‘’dık’’ diyorum çünkü ben hala mont ve atkılarla çıkıyorum dışarıya. Sabahları soğuk oluyor şekerim soğuk…
Yaz gelmeyecek gibi diyerekten düşünürken internette çok güzel resimler gördüm ayy canım yaa nasıl da güzeller demekle kaldım.  Marmaris de yaza hazır cıvıl cıvılda hava soğuk  insan tam havaya giremiyor. Gerçi ben çok sıcak havaları da sevmem yani yazı sevmem ilkbaharı severim kışı sevmem sonbaharı severim şimdi yaz gelmiyor diye ağlıyorum fakat çok sıcak olunca da ufff!!! Bu ne sıcak ya! Kış gelsin artık diyen dengesizlerdenim işte ben. Aile de sanırım bir tek ben böyleyim çünkü annem sadece yaz mevsimini sever ve hiç değişmez onun sevgisi yaz olsun yaz der  yazın da sikayet etmesi için uflarım puflarım sıkıcı şeyler anlatırım yazla ilgili yook anacım yook yaz olsun benim olsun der. Sadece bu dengesizlik bende var…

Sürç-i lisan ettiysem affola, dengesiz mevsimlere hoş geldin demek üzere hoş kalın…


                                                      Sinem Kandemir…

23 Nisan 2015 Perşembe

Ego Kurbanı İnsanlar Ansiklopedisi 1

Egolu insanlar 1; 

Bir hafta boyunca bu tarz insanların yaşamlarını ve  tutarsız davranışlarını yazmaya çalışacağım hepsini bir postta tabii ki de yazabilirdim ama böylesi daha iyi olacak diye düşünüyorum bir hafta boyunca Egolu insanların kendini bilmez  davranışlarıyla başlayalım...



Kendini beğenmiş ve her şeyi ben bilirim havasında olan insanlara büyük bir Antipatim var. Şu zamana kadar ezilmiş egosu yerle bir olmuş ama hala bok sürdürmeyen insanlara da sinir oluyorum.  Bunca zaman bir üsttü tarafından hor görülmüş, ezilmiş, ve sonra bir tık yükselince de bir altındaki insanı ezmeye çalışan patronluk ya da müdürlük taslayan ezik kişiliklere de Antipatim yüksek.

Ben böyle olamam arkadaş normal hayatta nasılsam öyle devam ederim. Çizgimi egom için bozamam işçiyle de sohbet ederim. Müdürlü de ikisiyle de aynı seviyede birisine bey diğerine adıyla hitap edemem. Ne gereksiz insanlar var yeryüzünde nasıl bu kadar bencil ve sorumsuz nasıl bu kadar iğrenç insanlar olabiliyorlar hayretler içindeyim gerçekten…

Arkadaş; İnsan geldiği yeri unutmamalı bunu bilir bunu söylerim. Herkesin acemilik zamanı vardır, herkesin bilmediği bir şeyler vardır. Egonu tavan yapıp patronluk taslamakla olmuyor işte bu işler Küçük bey /hanım. Hem her şeyi bileceğiz diye de bir kural yok! bilmemek ve bunu öğrenmek asıl erdemliktir. Neyse vesselam bugünlük bu kadar olsun.

Sürç-i lisan ettiysem affola, Hayatın içinde ve herkesin karşılaştığı konular, konuşmalar, ve sohbetler olduğu için bir haftaya yaydım bunları Arkadaşlarımın, benim yaşadığım olaylarla  birlikte bir hafta boyunca  satır başlıkları atacağım şimdilik bu kadar yeter. Yarın görüşmek üzere Hoş kalın…

                                                                   Sinem Kandemir…

21 Nisan 2015 Salı

Olmayacağını Bildiğim Şeylerin Olmama İhtimalini Sevmiştim

 Kuşkulu kuşlar doluydu bugün havada. Havanın güzelliğini fırsat bulup atmışlar kendilerini gökyüzüne. Tedirgin uçuşları olur olmaz sesleri yankılandı kulaklarımda sessiz çığlıklarına açtım yüreğimi bugün, iki selam çaktım gökyüzüne sonra devam ettim yoluma.

İçimdeki kuşlara imkan verdim gökyüzündeki kuşlara karışsınlar diye fakat başaramadılar. Olmayacağını bildiğim halde olmasını istemiştim…

Düşüncelerimde bu tutarsız ikilemler hep vardır, bir süre onlara takılı kalır yüreğim sonradan atlatırım elbette. Ben olmayacağını bildiğim şeylerin olmama ihtimalini sevmiştim, hayallerimi sevmiş hayallerimde yaşatmayı sevmiştim havadaki kuşkulu kuşlarla bunları hissetmiştim hem de en derinde kalbimin tam ortasında…



                                                   Sinem Kandemir

17 Nisan 2015 Cuma

Cılız Bir Işığın Aydınlattığı Tuhaf Gezegen

Gözlerini karanlıkta açtı, ufak bir ışık vardı odada farklı bir yerde olduğunu düşündü çapaklı gözleriyle kirpiklerini aralamaya çalıştı odanın içinde eşya olmadığı için sessiz ve soğuktu zaten mevsimlerden de kıştı. Ayağa kalktı ışığa doğru o ince cılız ışığa doğru yürüdü ve o küçücük anahtar deliğinden tek gözünü kısıp baktı;

O anda Kendi karamsar dünyasından uyanıp, başka bir hayatta olduğunu hissetti. Bahar gelmişti buraya fakat onun mevsiminde hala kıştı. İnsanların birbiriyle tutarsız davranışlarını izliyor, nasıl bu kadar yapmacık olabiliyorlar diye içinden geçiriyordu biraz sağ da evet tam orada çiçekler içinde mutlu mesut sohbetlerin olduğunu gördü hafif bir gülümsemeyle gözünü başka yöne çevirdi. Aynı yaşıtlar da olan iki yaşlı görünümlü genç sohbet ediyordu biraz gürültülü birazda patırtılı.
Aslında bunların hiçbir önemi yoktu, etraf çok kalabalıktı fakat herkes yalnızdı tıpkı benim gibi dedi. Çevrelerinde insan dolu olsa dahi hepsi yalnız birer yaratık,  hepiniz pis ve hepiniz aşağılıksınız diye içindeki öfkeyi kustu. Hafif bir doğrulduktan sonra küçük cılız ışığın geldiği o aptal deliği yerdeki pis peçeteyle kapattı.

İçerisi yine karanlık ve sessiz oldu  ohh be!! Sonunda kurtuldum karaktersiz insanlar diyerek den yatağına doğru yürüdü…

  Sinem Kandemir…

16 Nisan 2015 Perşembe

Kahve Bile Aşık Fincana

Kahve bile aşıktı fincana…
Uzun uzun sohbetler de tercih edilen ve hep ağır konulara ev sahipliği yapan kahve geçen gün yine aynı konuya davet edildi uzun uzun konuşulan konuların yanında sevimli bir şekilde bekledi. Fincanın da kocaman bir kalp onlar bir dursun şurada ben bir şey deneyeceğim?



4 kız toplanmış herkes kahve söylemişti keşke aramızdan biri farklı bir şey isteseydi demeden de geçemedim. Kızlardan biri sonradan kahve falı diye tutturdu kahvesini köşeye kaydırıp Türk kahvesine daldı.  Konuya girmişti çoktan kız güzel birlikteliklerini anlatıp ballandırıp ballandırıp önümüze sunuyordu, kahvesini içip fal baktırmak için diğer kıza uzattı duymak istediği şey belliydi. Fal bakan hatun kızın tamtamına istediği her şeyi söyledi bittik den sonra telefonla iki çıt pıt yapıp kızlar ya pardoonn beniiimm giiitmemmm lazım yaaa dedi ve pılını pırtısını toplayıp ballandırarak anlattığı sevgilisinin yanına gitti.

Kaldık 3 kişi…
Konuşulan konuların ağırlık seviyelerinin artmasını mı bekliyorsunuz yoksa? Yok oda olmadı. Kalan 3 Hatun modadan, indirimlerden, sağdan soldan, gereksiz tonla laf açıp laf kapadı. Kendini öven durmadan başarılarından söz eden ben böyleyim, ben iyiyim, ben mükemmelim, hiç kötü yanım yok ya, hiç hata yapmıyorum, işlerim yolunda şöyle forma girdim, şöyle fittim derken. Diğer ikisinin anlamsız bakışlarından sıkılmış olacak ki telefonunu bir iki saniye sonra eline aldı iki çıt iki pıt yaptıktan sonra kızlar ben kalkayım artık ‘’Annem çağırıyor’’dedi ve pılısını pırtısını toplayıp ışık hızında oda yanımızdan ayrıldı.

Kalmıştık 2 kişi…
En sevdiğim durumdur bu benim iki kişilik bir masa iki kişilik kahveler iki kişilik sohbetler ve iki kişilik düşünce. Masa numarası da 7 ve 15 rakamları ise gelmeyin keyfime, Diğerleri hakkında hiçbir şey konuşmadan en derin ayrıntısına kadar aklımızdakilerden konuştuk. ’’ Sahaf da geçen gün eski püskü yaşlanmış bir kitap gördüm ama alamadım sonra dönüp alacağım, ya mükemmelmiş prag da ki kütüphaneleri gördün mü?’’ den başlayıp hayatın içinden dışından derininden kıyısından her şeyden konuştuktan sonra kahvelerimizin soğumuş olduğunu anladık. Acımsı bir tat hakimdi sevimsiz kuşkulu Biz tekrar birer kahve söylemiştik. Garson arkadaş gelip diğer kahveyi alınca yanımızdan fark ettim üstünde hala kalp vardı Kahve bile aşıktı fincanına kendimi bildim bileli canım sıkılır ama bu duruma daha fazla sıkılmıştım…



Sürç-i lisan ettiysem affola,  Kahvelerinizin Aşkla Kalması Dileğimle hoş kalın…
                                                                                                    Sinem Kandemir…


14 Nisan 2015 Salı

O Polyannayı Bana Geri Getirin

 Pozitif düşünmek lazım aslında ne kadar karamsar olursam o kadar negatiflik çekiyorum ya diyerek den; Çakralarımızı açalım pozitifliğeeeeee gençler diye bir slogan attım ortaya tabii Ben böyle deyince bizim kızlar ya ‘’sinem gene ne deniyorsun’’  diye söylendiler. Oysa ben çok eğleniyorum bunlarla ayrıca kendime çok gülen biriyim, kendiyle eğlenen, gece uyumadan önce iyi geceler Sinem cim diyen ve hatta kendisine iyi yaşa canım benim diyen biriyim çakralarımızı açıyoruz ve olumlu düşünüyoruz haydi kızlar haydi canlarım ciğerlerim deyince mi tuhaf kaçıyor anlamıyorum. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor zaten biz ne kadar engel olmaya çalışsak da çalışmasak da rutin olarak işliyor o yüzden bu hafta böyle bir polyanna olayım dedim. Tabii içimdeki polyannayı yemezsem iyi bir hafta içinde.

Bünye alışık değil sonuçta sinire strese alışık hep böyle bir vurdumduymazlığa ve sonunda hep kötü bir haber almaya, planladığı hiçbir şeyin olmamasına, insanlara, pıtırcıklara, mutlu görünenlere, alışık değil ama yuttum polyanayı tamam bu hafta o iş bende dostlarım.  Sizlere de iki naçizane bir şeyler söyleyeyim bari; 

KURAL 1;  Takmayın kafanıza mesaj atmıyorsa üzülmeyin pozitif düşünün;



KURAL 2; İstediğiniz ama olmakta zorlanan şeylere üzülüp yas tutmayın olmuyorsa zaten olmayacaktır. Bu günlük düşünmeyin ama iki gün sonra olması için ne gerekiyorsa hain planlarınızla işe atılın. Kendinizde eksik ne varsa tamamlayıp o şekilde bu sefer olacaktır yani olması için bir olumlu adımdır. Benim bir konudaki eksiğim nedeniyle depresyonlara girdiğim doğrudur o eksikliği bulup doldurduğumda isteklerimi daha kolay elde edebildiğimin farkına vardım.



KURAL 3; Sevgiliymiş zartmış zurtmuş bunlara takılmayın, kendinizi dinleyin sinire strese gerek yok gençler, hatta  aynen şöyle;



Ya işte tam tamına anlatmak istediğim bunlar dostlarım naçizane iki şey demişim ama üç olmuş kusura bakmayın =) sonuçta ben polyanayım…

Sürç-i lisan ettiysem affola, içinizdeki polyannaya sahip çıkmanız dileğimle hoş kalın…

                                                                                                   Sinem Kandemir…

10 Nisan 2015 Cuma

İstanbulumsu Hayatlar

İstanbul da ilk günüm sabahın erken saatlerinde geldim. Marmaris de soğuktan öldüğünü düşünenler için bir sözüm var. Bura da insanın kıçı donuyor resmen fena bir soğuk gerçi buradaki insanlar bugün daha iyi diyorlar enteresan Marmarisin kışı işte. Kasvetli ve karışık olan bu şehir insanı çok fazla düşünmeye zorluyor.

13 Nisan için heyecanım doruk noktalarında, heyecanıma engel olamıyorum. Kendimi hep bir olumlu düşünmeye itiyorum. Aslında hazır olduğumu da düşünmüyor değilim şu mülakat için. Bunlar bir yana büyük anne ve büyük babamı görmek ayrı bir mutluluk diyebilirim sabah dan bu yana ne çok konular konuşuldu.

Marmaris de yeşil mavi hakimken, İstanbul da binalar hatta kıyısından köşesinden görebildiğim gökyüzü…
Bugünlük evde dinlenmece, yarın keşif şimdilik hoş kalın…
                                                                                                      Sinem Kandemir
                                                       

9 Nisan 2015 Perşembe

Gelin Ve Damat Dans Ederken Ne Konuşur

Düğünmüş çalgı çengi ben çok sevmem fakat şu düğün olduğunda damat ve gelin ne konuşur çok merak ederim. Benim gibi de merak edenler olduğunu düşünüyorum ve çevrem de evlenip böyle düğün sırasında fiskos yapanları hemen yakalayıp soruyorum.



O anda ne konuştunuz?

İlk olarak gelin ve damat çok heyecanlı onda hem fikiriz malumunuz gelin de kocaman bir topuz duvağı yerlerde ki ona paraları yığıyorlarmış ben gelinlik fiyatlarını duyunca şok geçiriyorum.  Neyse üstüne basılma pahasına da olsa alınıyor ben böyle deyince;  Sinemcim senide göreceğiz diyorlar bilemiyorum bu konuda hiçbir fikrim yok.  Daha bana var var daha erken… =)

Neyse konuşulan ilk konu dans sırasında;
      
      1. Ayyyyy çok heyecanlıyım evet bende!

Heyecanlı olmaları çok doğal çünkü bir kere evleniyorlar ve herkes onlar için gelmiş ve o günün artık prens ve prensesi onlar.
     
2. Ya ne kalabalık bak X kişiler de gelmiş, şurada da Y kişiler var.

O anda gelmeyeceklerini umdukları kişiler grubudur.  Davetiye verilmiştir ama gelmez kanımca buya ama gene de verelim denilenler işte.

   3.  Acaba nasıl görünüyoruz. (Çünkü kameraman diplerine kadar girer hatta burun buruna bazen böyle düşünmeleri çok doğal.)

Bir de şöyle bir durum var bunları yaparken yani konuşurlarken hep bir gülme halindeler hafif böyle bir gülümseme hııı! cııınımmm yaaa çııııkk hiyyycınnnlıyıımm vılllııı gibi belki de bakınız biz çok mutluyuz sinyali bu bilemiyorum. =))

Gelinlikler hep bir kabarık kız bir lokma ama giydiği gelinlik marul gibi kat kat kabarık mı kabarık böyle olunca damatcığımız basmakta haklı damada X diyelim.
  • ·         X’ciğim eteğime bastın. Zaten zor dans ediyorum.
  • ·         Yıııııııı sıısaaaarmıısıınnnnnn  zaten sıkıldımmm eteğinde dolanııpp dııırıııyoooo.

Bu konuşma büyük bir ihtimal yüzlerde hafif bir gülümsemeyle söylenenler arasında =)

Benim yakalayabildiklerim bunlar, sizlerinde eklemek istedikleriniz varsa yorumda görmek den mutluluk duyarım.  Hoş kalın 



                                                    Sinem Kandemir…

8 Nisan 2015 Çarşamba

Tarzım ve El Emeğim: KARGO SİZDEN BEYMEN ÇANTA BENDEN ÇEKİLİŞİNE DAVETL...

 hopppalaaaaaa :))) haydi blogdaşlarım ; Tarzım ve El Emeğim: KARGO SİZDEN BEYMEN ÇANTA BENDEN ÇEKİLİŞİNE DAVETL...: Merhaba tatlılar, bu çekilişim için hiçbir neden yok.. Sadece içimden geldi. Bu Beymen çantayı geçen sene Beymen'in kendi sitesinden al...

Tik Tak Tik Tak

Tik Tak Tik Tak saat seslerine sinir oluyorum kapat şunu kırmadan sanki acelemiz varmış gibi peş peşe sıralanan sesler  dedi adam yüksek bir ses tonuyla. Tamam diyerek den durdurdu saati ama halla söylenmesi sürüyordu.(Oysa tek yaşadığını sanıyordum demek ki evde iki kişiler diye düşündü duvarın diğer tarafındakiler. ) Sanki yapacak işim varda sanki bir yere yetişeceğim de laf işte! Tik tak Tik Tak he neyin yarışı bu diye mızıklanması sürdü...
Etrafındakiler için Hayat bir yarıştı fakat onun için değil. Çalışmaz Görmez Yemez İçmez Huysuz Sevgisiz bir adam işte diye betimledi.

  • Belki de  yan komşun uzaylıdır dur dur hatta bir şizofren de olabilir  dedi şuursuzca ve sonradan random gülüşüyle asdadasda diye ekledi Komik olduğunu sanmıştı sadece kendi güldü. Boş boş yüzüne bakmakla yetindi evin sahibi o an...
  • Canım abartma istersen dedi sonradan aklına bir haber de uzaylıların da Türkçeye yakın bir dil konuştuğu söylentisi aklına geldi. Ne boş muhabbet geçti böyle aramızda diye iç geçirdi.

 Ben kahve yapıyorum dedi evin sahibi  arkadaşından bir kere daha soğumuştu. Yan komşusunu anlamamış hatta onun en zayıf davranışını alay konusu yapmıştı. Kahve bitene kadar ikisi de hiç bir şey konuşmadan oturdular zaten Adam da duvarını kapatmıştı artık onlara zamana ayak uyduramadığını anlayıp gençleri yaşamaya kendini de yatakta ölümü beklemeye adadı...

Sinem Kandemir

Gizem Eslek Beauty Blog | makyaj blogu: FLORMAR CARE 4 LİPS INCELEME VE CEKİLİS

7 Nisan 2015 Salı

Yüreğim Dolu Dizgin

İçimden kopan fırtınaların sadece bir kaçını anlayabiliyorum. İçim de anlamsız, anlam veremediğim konuşmalar içimi kemiren tuhaf düşünceler beynimin en ufak noktasından bile geçiyor. Beynim ve yüreğim dolu, dizgin…

Bugünler de içimi dizginlemem mümkün değil.  Bir süre daha böyle olmasını yeğliyorum. Kendim istiyorum kendim yaşıyorum. Biraz daha sakin olup biraz daha mantıklı davranmam gerektiğini biliyorum bildiğim halde en derine en dibe vuruyorum...

Eğer ki dolu dizgin olarak nitelendirdiğim bu yoğun karmaşayı dizginlersem sonunun aydınlık, huzur ve başarı olduğunu biliyorum. sırf bunun için değiştireceğim kendimi...

'' Geçmişe baktığım vakit, boşa harcadığım anları, yaşam hakkındaki bilgesizliğim yüzünden yanılmalarla, önemsiz işlerle yitirdiğim tüm anları düşündükçe bir kan damlası yüreğimi kapılıyor. En iyiye ulaşmak için değiştireceğim kendimi Tüm umudum bundandır...'' ''Dostoyevski''

 Sinem Kandemir...

6 Nisan 2015 Pazartesi

Tuhaf Evin de Dostcukumsu Dostcukları

 Gözlerini hafif hafif açtı, kısık gözleriyle etrafına baktı. Tuhafımsı evinden ses ve kahkahalar yankılanıyordu. Bu evde böyle gürültü ne duyuldu ne görüldü ahlaksız saygısız herifler diyerek den sinirli bir halde kalktı. Odanın kapısını araladı sigara dumanından net çıkaramıyordu fakat hatırladı en sevdiği biricik dostcukumsu dostcukları ilerledi ürkek bir tavırla masaya yaklaştı konuşmalar kahkahalar gürültüler birden kesildi o kadar huysuz ve rahatsız edici biri olmadığını düşünüyordu oysaki hatta bu kadar rahatsızlık verdiğini de düşünmüyordu. Aslında geçen Cuma hiç de böyle davranmamışlardı bugün Çarşamba ve haftanın ortası tabii cumartesi ve pazarı boş verirsem diye kafasından geçirdi. Kafasında kurdukça kurdu kurdukça hep bir eksik buldu yerine koyamadığı bir eksiklik…

Aptal insanlar deyip çekip gitti yani gidecekti de gözlerini kırpmasıyla masanın boş olduğunu fark etti. Yalnız ve kimsesizdi. Masa suskun ve haftalardan pazardı. Günler ve haftaları zaten hep karıştırırdı. Sağ ve solu karıştırdığı gibi akrep ve yelkovanı da yan yana hiç yakıştıramazdı. İnanmazsınız bazı zamanlar evde akrep ve yelkovanı takip edip hikayeler yazdığını söylerdi…


                                                     Sinem Kandemir

5 Nisan 2015 Pazar

Keramet Conversede Mi Dersiniz

 Gönül çelen hikayeler de hep bir eksik vardır bu hikayeler hep bir noksan tamamlanmayan çukurluklar en derine en derine inilince anlaşılır hep zaten çok da hatırlamak istemeyiz bunları hep bir üstünü kapatmışlığımız hep bir içimize atmışlığımız vardır. Hep de geceleri canlanan cins den.

Sabah uyanıp kahvaltıyı bir simitle geçiştiren biriydik converselerimizi  ayağıma geçirdiğimde başlardı hayat bizim  için ben saçlarımı taramaz şöyle bir dağınık topuz gibi tuhafımsı bir şeyler yapıp evden çıkardım okula geç kalmamak için. Hocanın kenara çekmesi hep beni etek boyundan değil de saçlarımın dağınıklığından olurdu okula bu saat de gelmişim saçım başım dağınık olsa ne olur ama olur mu hemen kenarda düzenlerdim sıkı bir atkuyruğu. Bahar ve ece sıradan geçerken hep bir gülerlerdi bana baharı da hep üstüne giydiği renkli kazaklardan çekerlerdi zaten eceyi de metal eşyalardan yazarken bile güldüm =) hay canlarım… Sonra koştur koştur sınıflara 7 8 saat ders sonra gene eve dönerdik bu süre zaafında hiçbir şey hatırlamaz hep bir güçlü kız modların da dolanırdık biz 3 kızdık ayrıca. Ayrılmaz 3 hatun sinem neredeyse bahar ve ece de oradadır. Sonlarımız hazin son bunu ayrı bir gün anlatayım…


Sınıf da 18 kızdık varsayalım On Sekizimizin de  gönül çelen hikayeleri vardı sabahları herkes mutlu, herkes güçlü akşamları herkes melankoliydi. Gerçeklerle yüzleşmek genelde gece karanlığında olur bunu iyi bilirim. Başarılarını tartman başarısızlıklarınla mücadele etmen hep gecenin ilerleyen saatinde gerçekleşir bahar hep gece ders çalışırdı ve bir saat ders çalışırsa iki saat mesaj atardı zaten sonrada uyur kalırdı. Rutin olarak tekrar sabah uyanır artık beni giyme başka converseni giy ya diyen converseleri ayağımıza geçirdiğimizde tekrardan power girl olur çıkardık keramet şu converseler de mi bilemiyorum ama gecenin geç saatleri insanı düşünmeye zorlayan saatler olduğunun farkındayım…
Sürç-i lisan ettiysem affola, Kerametli converselerinizin olması dileğimle Hoş kalın…

                                                                                                                Sinem Kandemir…

4 Nisan 2015 Cumartesi

heranyeganedir.blogspot çekilişi başlattııııı =)




Çekilişşşşş varrrrrrr diye başlık atmış.  Ahaaa dedim benim arkadaşım hayır çekiliş yapacağını zaten biliyordum fakat bu gün olduğunu unutmuşum. =)))  ilk çekiliş heyecanı var tabii şimdi bizde herkese boooooll şans. Açıkcası  ben yerimi aldım her yer den paylaştım hatta kendimi alamadım dedim bir de post hazırlayayım şimdi gelelim özge bu çekiliş için neleri hazırlamış; anket sonucuna göre belirlediği hatta benim ve birkaç arkadaşıma rica ederek tıklattığım =) Kitaplar ve mum


Sonracığıma efendim bu kadarlıkla da bitmemiş birde  Kozmetik tutkunlarına özel hazırladığı ürünlerini  koymuş bunları söylediğine göre minik minik kutucukta ekleyecekmiş valla ben heyecanla bekliyorum nasıl olacak diye =) onlar da şöyle; 



 Sadece yapılması gereken heranyeganedir.blogspot.com.tr takip etmek. ve yorum bırakmak eee bir de +3 hak isteyenler içinde blog sayfasında tanıtım yapmak şartlar bu kadar =))

HERKESE BOOOOL ŞANSS =)

http://heranyeganedir.blogspot.com.tr/2015/04/ilk-cekilisi-bas-la-t-yo-rum.html?showComment=1428145165263#c4698075220215035164

                                                            Son Gün; 4 Mayıs saat 00:00


3 Nisan 2015 Cuma

Sabahları Eviniz Hep kitap ve Kitap Kokusuyla Dolsun

Sabah uyanmam kapı ziliyle oldu buda kimdir yaaa diyerek, yatağımdan attım kendimi ayağıma yorgan, dünden kalma ihracat kitapları, İngilizce sözlükler takıla takıla ve ite ite kapıya koştum. Pembe önünde kocaman bir ayıcık olan pijamam saçlarım dağınık, dudaklarım gülmeye aciz bir halde Kimmmmmmm oooooooooooooooooooooooooooo!??? (yalnız bunu cırtlak bir sesle düşünün. Zaten benim A harflerim ve O harflerim açık hep böyle bir uzatma gereksinimi hissediyorum.) Diye seslendim. Meğer kargocuymuş.

Ayy pardon efendim, günaydınlar diyerek den imzalama faslı vs. bittikten sonra bir de baktım ki kitabım gelmiş. www.obiranne.net blog kullanıcısından kazandığım kitabım aman da canım, aman da bebeğim hoş geldin nerelerden geldin dedikten sonra oturdum salondaki çift kişilik koltuğa. Zaten şu salondaki çift kişilik koltuğu çok seviyorum. Ben onu hep tek kişilik koltuk gibi görüyorum. Ben rahatına düşkün hatta baya düşkün biriyim anca işte bana yetiyor, başladım okumaya kitap bir harika dostlarım şu anda yeni başladım sarayın ihtişamından, eğitimlerinden anlatmaya başladı. Tarih okumayı sevenler için ideal
Kırmızı şu benim çift kişilik koltuğumda yayıldım, zaman geçmiş bile öğlen olmuş. Kitabım bitince mutlaka anlatmak istiyorum sizlere de, şu iki hafta yoğun geçecek benim için,eğer bitirirsem de yazarım zaten. Biliyorsunuz yeni ne öğrendiysem ne gördüysem hemen anlatma gereksinimi hissediyorum konuşmak dan daha çok yazmayı sevenlerdenim...
 Sürç-i lisan ettiysem affola, Sabahlarınız Hep Kitaplarla olsun hoş kalın…


                                                                                   
Sinem Kandemir…  

2 Nisan 2015 Perşembe

Tuhaf Gezegenin Tuhaf Yaşamına Hoş Geldiniz


Günlerdir yaşadığı Dengesiz davranışları herkesin ilgisini çekmişti. Mutsuz ve meymenetsiz yüz ifadesi çoğu insanın ondan uzaklaşmasını sağlıyordu. Kendisine sorsanız böyle bir şey mümkün değil kendini en mutlu insan olarak sınıflandırırdı. İçi güleç dışı meymenetsiz.

Soğuk bir bahardı bahar nasıl soğuk olur demeyin onun mevsimi soğuk bahardı. Miskin miskin yatağından kalktı hayata bir küfredip, ana avrat düz gittikten sonra yatağından düşen yorganı ayağıyla itekledi. Sürünerek ve isteksiz bir şekilde salonuna geçti pislikten ve dağınıklıktan yürüyemiyordu. Ayağının ucuyla itekledi yerdeki eşyalarını. Ağzında iğrenç bir tat açlığından kaynaklanan tuhaf, mide bulandırıcı. Hafif perdeyi araladı bahar sanırken meğer kış olduğunun farkına vardı soğuk bir kış…


Akvaryumundaki iki Japon balığını eline aldı susuz onların öleceklerini unutmuş olmalı ki balıkların çırpınışlarını yüzgeçlerinin kıpır kıpır yapışını yaşama nasıl tutunmaya çalıştıklarını izledi. Tepkisiz bir şekilde saatlerce onları izledi... Evde ondan başka biri daha yaşamalıydı bu kadar kirliliğe ve bu kadar dağınıklığa karşın evde tek olmasını aklı almamıştı. Kendisinin Akılsız ve şizofren kılıklı lanet biri olduğunu biliyordu ve bunu kendisine yakıştıramadı. Hemde hiç, hiçbir zaman ...
Tekrardan yerdeki çöpleri ayağının ucuyla itekleyip yatağına döndü. Balıkları öldürmenin hüznüyle uyuya kaldı…
                                              Hoş Kalın...
                                                                                                              Sinem Kandemir...

Makyaj Maceraları: Bahar Çekilişim Başlıyor !

Makyaj Maceraları: Bahar Çekilişim Başlıyor !: Herkese merhaba, Uzuuuun zamandır blogum bir türlü düzene giremedi ve benim de yeni çekilişler düzenleme fırsatım olmadı. Bu çekilişle ke...

1 Nisan 2015 Çarşamba

Olur mu Olmaz mı Denilen Cinsten

1 Nisan şakası gibi bir gün yaşadım bugün. 
 Bir  iki gün öncesinde  çok istediğim bir lojistik şirketinin iş ilanını görmüştüm olmaz umuduyla başvurumu yaptım fakat öyle çok büyük bir hayaller kurarak göndermedim. Her şeye hazırlıklıydım kötü sonuçlarına da iyi gelecek habere de, iki hafta falan sonra başlayacağım iş için evrakları düzenlemem, hazırlamam  gerektiğini hatırladım. Işık hızıyla hazırlandım, makyajmış, saçlarımı yapmakmış uğraşmak istemedim. Kocaman bir güneş gözlüğünü geçirip, saçlarımı şöyle bir tepeden topuz yaptık dan sonra telefonum çaldı. 0212 bir numara aklıma lojistik şirketine dair hiç bir şey gelmemişti. Meğer orasıymış... 

Şaşkınlıkla Oleyy be! dediğimi hatırlıyorum. Tabii kadın bi efendim dedik den ve güldükten sonra iki sohbet çevirip Ön görüşme için beklediğini söyledi. Hemen hemen 2 senedir böyle bir lojistik şirketi bekliyordum olur mu olmaz mı orası belirsin fakat bu heyecan bile yeter bana. Zaten benim hayatımda en olmaz ya dediklerim olur. En olur ya bu tamam dediklerimde olmaz...
  Şaka gibi dememin sebebi ise;
  • Eğer olursa diğer işim ne olacak?
  •  Mülakatta ya elenirsem?
  •  Neden hep bir işi almışken bütün işler art arda sıralanıyor?
Kafamda deli sorular efendim.
Haberi aldık dan sonra evraklar içinde bir şey yapamadık açıkcası çünkü dünkü Elektrik kesintisinden sonra sistemleri çoooluuuşşmuuyooooorrmooooş efendim. Bende tamamdır dedim ve oradan ayrıldım.

İkinci haberim ise;  Bir kitap çekilişi vardı hemen hemen bir kaç bloggerda görmüş olmalısınız bende katılmıştım bir iki tanesine olur mu olmazmısına fazla takılmadan hem tanışmak hemde ileride bende böyle bir şey yapacağım için ilgimi de çekmişti bugün uyanınca gördüm ki Tebrikler sirius yazıyor konuyu okuyunca kazanan talihli benmişim yupppii demeden alamadım kendimi bugün. Bu nisan ayı  benim için uğurlu gelecek belli ki teşekkürler www.obiranne.net '' O Bir Anne''

Neyse bakalım bugünlük de böyle olsun diyerek den kaçıyorum ben.
Sürç-i lisan ettiysem affola, Güzel Haberler almanız dileğimle hoş kalın...


                                                                       Sinem Kandemir

31 Mart 2015 Salı

Tuhaf Düşünceler Evi

 Sabah uyanır uyanmaz tuhaf tuhaf düşüncelere kapıldı. Kendisini gereksiz lüzumsuz bir insan olarak nitelendirdi. Kafka'nın dönüşüm kitabındaki gibi bir böcekti böyle hissediyordu.

Önceden Konuşulan kahvaltıya gitmemiş, akşam toplanma konusunda verilen karara uymamış sabah derse gitmesi gerekirken kalkamayıp uyumuş, bol bol kahve içmiş bol bol stres yapmış. Hiçbir şeyden zevk alamamaya başlamış yatakta durup saatlerce tavanı izlemek istemiş, etrafındakilerin konuşmaları vız vız diye gelmiş, söz dinlemez ve vurdumduymaz olmuş, sevimsiz biri işte…

Bazı esrarengiz tavırlarını da anlatmadan geçemeyeceğim. İçtiği suyu ağzında kaç saat bekleteceğim gibi kendiyle tutarsız yarışlara girmiş. Yarım saat de kaç kelime okuyabiliyorum gibi düşüncelere kapılıp bunları uygulamış, yediği her sebzenin besin değerini araştırıp ailesini bu konuda bilgi sahibi yapmış alınmaması için uyarılarda bulunmuş. Kaplumbağaların çok hızlı koştuklarını kuşların yavaş uçtuklarını balıkların kara da güneşlendiğini hayal etmiş. Tutarsızca düşünceleri çınlamış bu sabah Tuhaf Düşünceler evinde…


                                                                                                              Sinem Kandemir

29 Mart 2015 Pazar

Gelmekte Zorlanan Bahara Selam Olsun

 Gelmekte zorlanan bahara özlemim sonsuz, tabii gelmeden de bir yazı hazırlayayım dedim şimdi yarın öbür gün gelir zaten yoldadır. Portakallı kek tadında gelecek ılık bir esintiyle topraklar kabaracak hatta kabardı bile hafif hafif çimleri görüyorum. Üstlerinde Sarı papatya cinsinden minik çiçekler toprak ananın yavrularına selam olsun.


Bahar gelince insanın içine doluşan mutluluk kelebekleri vardır. Her umudunu kaybedenin içine de düşen ufak mutluluk pıtırcıkları bu baharda da yerlerini almış görünüyor. Mutluluk pıtırcıklarıyla birlikte bu bahar da şans diliyorum onlara, baharın gelişini ben kaplumbağalarımız dan ve masmavi gökyüzünü paylaşamayan kuşlardan anlıyorum. Koskocaman alanı nasılda paylaşamıyorlar bizim dünyayı paylaşamadığımız gibi…

Baharın gelişini Marmaris de bisiklet süren çiftlerden balkonlarında minik renkli saksılarda büyüttükleri renkli çiçeklerden ve pıtır pıtır açmaya hazırlanan orkidemden anlıyorum.  Tabii orkide bakımı da önemli yerini sevmesi beğenmesi lazım hassas bitki vesselam çocuk gibiler çocuk. Bitkilerin en hassas oldukları mevsim bence keza neden bu kadar hazırlık yapsınlar ki baharın gelişine onlar daha bir sevinçli görünüyorlar.

Ben bahar insanıyım çok sıcağı da sevmem ( Ki Marmaris de tam yeri ) çok soğuğu da kar dan hele hiç hoşlanmam hayatımda ilk defa üniversite de görmüştüm. İnanın hiç sevmedim hiç yürümek ayrı bir zor oynamak ayrı bir zor, alışık değilim vesselam hayatımda kar mı görmüşüm ben. (Bu konuyu ayrı bir gün ele alacağım kar da neler yaşadım neler ahh! ) o yüzden ben bahar insanıyım ılık esintiden mutlu olan hafif yağmur çiselemesine sevinen gelecek olan bahara Selam olsun…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Gelmekte zorluk çeken baharımıza hepimizden selamlarımı saygılarımı ilettim hoş kalın…

                                             SİNEM KANDEMİR

27 Mart 2015 Cuma

Yalnızlığa Alışanlar Klasiği


Yalnızlık sana çok yakışıyor, yalnız kalmalısın bu yüzden sadece ve sadece benimle kalmalısın… Bu çok bencilce dahi olsa böyle olmalı çünkü ben yalnızım ancak böyle anlaşabiliriz seninle sessiz ve yalnız bir şekilde, kalabalıklar içinde yalnız.

Büyük umutlar yerine sıradan basit şeylerden başlamalıyız konuya, giriş gelişme ve sonucu saçma sapan olan konularla devam ettirmeliyiz tutarsızca ikimizde birbirimize karışmamak şartıyla aklımıza gelen kısa kelimelere sarılmalıyız. Ama alışmamalıyız birbirimize eninde sonunda birbirimizin hayatından gideceğimiz için alışmamalıyız.

Giderken kısa cümlelerle veda edelim yalnızlık konusu olan cümlelere yer verelim hoşçakal yalnızlığınla…

                                                    SİNEM KANDEMİR…

26 Mart 2015 Perşembe

Kendini Anlatamayanlardan Mısın Sende Benim Gibi

 Kendini anlatamayanlar vardır ya işte tam tamına ben onlardanım, bir insan kendini nasıl anlatır ki ben yapamıyorum mesela yapanlar varsa da saygılarımı sevgilerimi iletiyorum.
İnsan en çok kendini anlatmada zorluk çekermiş kızlarla toplandığımızda bizim hatunlardan biri söylemişti,  bu tanımı ben üstlenmiştim hatta üstleniyorum. Kendimi anlatmak dan da çok hoşlanmıyorum ben anlatamam ki zaten ben şöyleyim böyleyim yok yok yapamam ama beni benden daha iyi tanıyanlara da büyük bir saygım oluşur.

Bugün ders den çıktım eve doğru gidiyorum nasılda yağmur yağıyor ıslandım paçalarımdan sular akıyor o derece yani nasıl hava böyle tuhaflaşıyor anlamsız kalıyorum. Bir gün önce de yine yeni tanıştığım bir arkadaş ‘’evet sende bir kendini anlatamama durumu var’’ demişti bu zaten benim bildiğim bir şeydi. Ben kendimi anlatmayı sevmiyorum hatta tam böyle anlayacakları zaman kendimi direk çekiyorum unutana kadarda konuşmuyorum. Ben kendimi anlatmayı değil de ben anlatmadan anlasınlar istiyorum çok mu fazla oldu buda?


Ders den koştur koştur gelmiş sırılsıklam bir şekilde eve kendimi atmış bir halde şöyle bir mesajlara baktım; Direnç mesaj atmış
  •       Sen yine depresyona mı girdin ne oldun?
  • ·        Yook bee ne alaka? Yani girdim çıktım sonra girme aşamasındayken sıyrıldım falan filan işte sen nasıl anladın ya dedim hunharca gülerek.
  •       Yazdıkların keşkeyle başladığı zaman sen depresyona giriyorsun. Keşkeyle değil de güzel ya da iyikiyle başlarsa sen mutlusun. İkisi de yoksa düşüncesiz duygusuz halindesin. Yazarlara gömüldüysen tekrar tekrar bir şeyleri düşünüyorsun. Yok eğer kısa kısa sözlere bakıyorsan sen yine bir şeye çok üzülmüşsün...

Şimdi ne yalan söyleyeyim doğru kısa küçük ayrıntılar ama benim yaşamımda çok büyük bir yere sahipler, kelimelere sığınmışlığım dan anlamış…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Kelimelere sığınmış insanları severim vesselam hoş kalın…
                                                     
                                               SİNEM  KANDEMİR...
                                              
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 

Sirius... Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger