31 Mart 2015 Salı

Tuhaf Düşünceler Evi

 Sabah uyanır uyanmaz tuhaf tuhaf düşüncelere kapıldı. Kendisini gereksiz lüzumsuz bir insan olarak nitelendirdi. Kafka'nın dönüşüm kitabındaki gibi bir böcekti böyle hissediyordu.

Önceden Konuşulan kahvaltıya gitmemiş, akşam toplanma konusunda verilen karara uymamış sabah derse gitmesi gerekirken kalkamayıp uyumuş, bol bol kahve içmiş bol bol stres yapmış. Hiçbir şeyden zevk alamamaya başlamış yatakta durup saatlerce tavanı izlemek istemiş, etrafındakilerin konuşmaları vız vız diye gelmiş, söz dinlemez ve vurdumduymaz olmuş, sevimsiz biri işte…

Bazı esrarengiz tavırlarını da anlatmadan geçemeyeceğim. İçtiği suyu ağzında kaç saat bekleteceğim gibi kendiyle tutarsız yarışlara girmiş. Yarım saat de kaç kelime okuyabiliyorum gibi düşüncelere kapılıp bunları uygulamış, yediği her sebzenin besin değerini araştırıp ailesini bu konuda bilgi sahibi yapmış alınmaması için uyarılarda bulunmuş. Kaplumbağaların çok hızlı koştuklarını kuşların yavaş uçtuklarını balıkların kara da güneşlendiğini hayal etmiş. Tutarsızca düşünceleri çınlamış bu sabah Tuhaf Düşünceler evinde…


                                                                                                              Sinem Kandemir

29 Mart 2015 Pazar

Gelmekte Zorlanan Bahara Selam Olsun

 Gelmekte zorlanan bahara özlemim sonsuz, tabii gelmeden de bir yazı hazırlayayım dedim şimdi yarın öbür gün gelir zaten yoldadır. Portakallı kek tadında gelecek ılık bir esintiyle topraklar kabaracak hatta kabardı bile hafif hafif çimleri görüyorum. Üstlerinde Sarı papatya cinsinden minik çiçekler toprak ananın yavrularına selam olsun.


Bahar gelince insanın içine doluşan mutluluk kelebekleri vardır. Her umudunu kaybedenin içine de düşen ufak mutluluk pıtırcıkları bu baharda da yerlerini almış görünüyor. Mutluluk pıtırcıklarıyla birlikte bu bahar da şans diliyorum onlara, baharın gelişini ben kaplumbağalarımız dan ve masmavi gökyüzünü paylaşamayan kuşlardan anlıyorum. Koskocaman alanı nasılda paylaşamıyorlar bizim dünyayı paylaşamadığımız gibi…

Baharın gelişini Marmaris de bisiklet süren çiftlerden balkonlarında minik renkli saksılarda büyüttükleri renkli çiçeklerden ve pıtır pıtır açmaya hazırlanan orkidemden anlıyorum.  Tabii orkide bakımı da önemli yerini sevmesi beğenmesi lazım hassas bitki vesselam çocuk gibiler çocuk. Bitkilerin en hassas oldukları mevsim bence keza neden bu kadar hazırlık yapsınlar ki baharın gelişine onlar daha bir sevinçli görünüyorlar.

Ben bahar insanıyım çok sıcağı da sevmem ( Ki Marmaris de tam yeri ) çok soğuğu da kar dan hele hiç hoşlanmam hayatımda ilk defa üniversite de görmüştüm. İnanın hiç sevmedim hiç yürümek ayrı bir zor oynamak ayrı bir zor, alışık değilim vesselam hayatımda kar mı görmüşüm ben. (Bu konuyu ayrı bir gün ele alacağım kar da neler yaşadım neler ahh! ) o yüzden ben bahar insanıyım ılık esintiden mutlu olan hafif yağmur çiselemesine sevinen gelecek olan bahara Selam olsun…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Gelmekte zorluk çeken baharımıza hepimizden selamlarımı saygılarımı ilettim hoş kalın…

                                             SİNEM KANDEMİR

27 Mart 2015 Cuma

Yalnızlığa Alışanlar Klasiği


Yalnızlık sana çok yakışıyor, yalnız kalmalısın bu yüzden sadece ve sadece benimle kalmalısın… Bu çok bencilce dahi olsa böyle olmalı çünkü ben yalnızım ancak böyle anlaşabiliriz seninle sessiz ve yalnız bir şekilde, kalabalıklar içinde yalnız.

Büyük umutlar yerine sıradan basit şeylerden başlamalıyız konuya, giriş gelişme ve sonucu saçma sapan olan konularla devam ettirmeliyiz tutarsızca ikimizde birbirimize karışmamak şartıyla aklımıza gelen kısa kelimelere sarılmalıyız. Ama alışmamalıyız birbirimize eninde sonunda birbirimizin hayatından gideceğimiz için alışmamalıyız.

Giderken kısa cümlelerle veda edelim yalnızlık konusu olan cümlelere yer verelim hoşçakal yalnızlığınla…

                                                    SİNEM KANDEMİR…

26 Mart 2015 Perşembe

Kendini Anlatamayanlardan Mısın Sende Benim Gibi

 Kendini anlatamayanlar vardır ya işte tam tamına ben onlardanım, bir insan kendini nasıl anlatır ki ben yapamıyorum mesela yapanlar varsa da saygılarımı sevgilerimi iletiyorum.
İnsan en çok kendini anlatmada zorluk çekermiş kızlarla toplandığımızda bizim hatunlardan biri söylemişti,  bu tanımı ben üstlenmiştim hatta üstleniyorum. Kendimi anlatmak dan da çok hoşlanmıyorum ben anlatamam ki zaten ben şöyleyim böyleyim yok yok yapamam ama beni benden daha iyi tanıyanlara da büyük bir saygım oluşur.

Bugün ders den çıktım eve doğru gidiyorum nasılda yağmur yağıyor ıslandım paçalarımdan sular akıyor o derece yani nasıl hava böyle tuhaflaşıyor anlamsız kalıyorum. Bir gün önce de yine yeni tanıştığım bir arkadaş ‘’evet sende bir kendini anlatamama durumu var’’ demişti bu zaten benim bildiğim bir şeydi. Ben kendimi anlatmayı sevmiyorum hatta tam böyle anlayacakları zaman kendimi direk çekiyorum unutana kadarda konuşmuyorum. Ben kendimi anlatmayı değil de ben anlatmadan anlasınlar istiyorum çok mu fazla oldu buda?


Ders den koştur koştur gelmiş sırılsıklam bir şekilde eve kendimi atmış bir halde şöyle bir mesajlara baktım; Direnç mesaj atmış
  •       Sen yine depresyona mı girdin ne oldun?
  • ·        Yook bee ne alaka? Yani girdim çıktım sonra girme aşamasındayken sıyrıldım falan filan işte sen nasıl anladın ya dedim hunharca gülerek.
  •       Yazdıkların keşkeyle başladığı zaman sen depresyona giriyorsun. Keşkeyle değil de güzel ya da iyikiyle başlarsa sen mutlusun. İkisi de yoksa düşüncesiz duygusuz halindesin. Yazarlara gömüldüysen tekrar tekrar bir şeyleri düşünüyorsun. Yok eğer kısa kısa sözlere bakıyorsan sen yine bir şeye çok üzülmüşsün...

Şimdi ne yalan söyleyeyim doğru kısa küçük ayrıntılar ama benim yaşamımda çok büyük bir yere sahipler, kelimelere sığınmışlığım dan anlamış…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Kelimelere sığınmış insanları severim vesselam hoş kalın…
                                                     
                                               SİNEM  KANDEMİR...
                                              

24 Mart 2015 Salı

Pupa Cafe de Gelecek Planlarımı Ahh Ne İlginç

Hayatınızdan gidenlere üzülmeyin hatta güle güle canım benim ne iyi yaptın da çıktın hayatımdan demekle başlayın. Ben böyle yapmaya başladığımdan beri çok güzel insanlar kazandım hayatıma giren insanlar benim gibi başarı odaklı ne istediğini bilen insanlar. Hayatımı etkileyebilecek güzel düşünceleri olan bunu paylaşmaktan çekinmeyen insanlar.

Uzun süredir buluşamadığımız bir arkadaşımla buluşacaktık bugün havada bir güzel anlatamam ılık yani. Gömlek mi? giysem kazak mı? derken havaya kanmadım tabii geçirdim kazağımı, iyi ki de böyle giyinmişim çünkü akşama doğru felaketimsi bir soğuk sanırsın kutub'un kapılarını açmışlar Marmarise doğru bir koridor yapmışlar soğuk hava burada nere de kaldı o güzel güneşli hava nerede?

Simayla nereye geçsek orası mı burası mı yok orada şöyle yok orası böyle bu gibi kargaşalar olmadan direk PUPA CAFE ye geçtik yayıldık hatta öyle bir yayıldık ki sanırsınız 4 kişilik gittik sadece 2 kişiyiz ama dağınığız sonuç itibariyle. Mekan harika kimseler yok sessiz herkes cana yakın, cana yakın demişken; egede öyle somurtkan insan görmeniz zor he dışarıdan gelenler farklı tabii neyse PUPA CAFE benim için 5 yıldızı kaptı. 


Yakın bir zaman da simaycığım da bloğun da düzenlemelerle aramıza katılacak belki de güzel tasarımlarıyla… Ben dinlerken heyecanlandım çok iyi olacak çok. İnanıyorum o yüzden olacak. Simayın hayatı anlatsa roman olur cinsten, her anı bir olay. Geçmişinden geleceğine kadar duygularını benim gibi oda çok yoğun yaşıyor bundandır ki her olaydan bir şey üretiyor hayal gücü muhteşem….

Son olarak eğlenceli ve faydalı bir buluşmaydı; buda bugünün şarkısı olsun bari;



Sürç-i lisan ettiysem affola, Hayatınız da güzel insanlar olması dileğimle hoş kalın olur da bir gün yolunuz Marmarise düşerse PUPA CAFEyede uğramadan geçmeyin =) …
                                                    
                                                         SİNEM KANDEMİR


23 Mart 2015 Pazartesi

Yağmur & Zafer ikilisine :))

Yıllar önce ilkokul zamanı tanışmış çok da birbirimize ısınamamıştık ben çok farkında değildim olayların ama o beni hep tuhaf biri olarak bilmiş bildirmişler hiç öyle konuşmuşluğumuz da yoktu. İlkokul zamanı zaten gruplanma vardı o zamanları o benim arkadaşım, bu senin arkadaşın bir konu konuşulduğunda X grup dan biri varsa yanımızda susulurdu gözlerle Aman ha! bir şey demeyin bu bizim grup dan değil denilirdi. Ne günlerdi ya şimdi her hatırladığımda gülüyorum.

Çok iyi tanımadığım fakat o zamanları benden çok haz etmeyen bir arkadaşımın evindeydim Cuma günü. Aradan yıllar geçti. (tabii biz ara ara konuşmaya başlamıştık o ‘’X’’ kişi hayatımızdan gidince aslında iyidir özünde ama bilemedim şimdi neden böyle yapardı.) Evlendi ve ev ziyareti, hayırlı olsunlar, mutlu mesut olun gibi şeyler ilk defa evlenen bir arkadaşımın evine gittim tabii bir heyecan tuhafımsı bir mutluluk.

  • ·         Sana ben şimdi neler yapacağım neler.
  • ·         Ayy Tatlım Zahmet etme ne olur.
  • ·         Ay Zahmet Etmegillerden misin sende yihuuu.

 Diye de konu geçti aramızda…

Neyse oradan buradan sohbetler nasıl özleştiğimizin farkına vardık eski arkadaşlar daha bir farklı canım yaşanmışlıklarımız var küsmüşlüklerimiz =) herkesin hayatında böyle bir iki eski dostları olmalı konuşulacak o kadar fazla konu oluyor ki gülerken ağlıyorsun bile. Neyse o gün çok güzel geçti yağmur ve zaferi ben birbirlerine çok yakıştırıyorum hatta ve hatta birbirine bile benzetiyorum. Eee ama görseniz bana hak verirsiniz. Canlarım benim bu hazırladığım postu atarım ben şimdi onlara o yüzden öpüyorum saygılar sevgiler…



Aaaa son olarak şunu yazmadan geçemeyeceğim; Yağmur’a bir diğer arkadaşım hep sinem, sinem şöle sinemle böyle yapardık sinem canım benim sinem böceğim sinemmmm, inemmmmm,nemmmm, mmmmmmmmmmmmm dermiş  yağmurcuğum artık çıldırmış ve elindeki k flakes  paketini yere atmış X arkadaşımız da  sen çıldırdın herhalde yağmur demiş ve evden gitmiş  Etrafı toplamak da gene yağmura kalmış bunu anlatırken ne güldük biz ve yıllar sonra birlikteyiz bu konuları açıp evde kahkahalarımız  yayıldı.

Damla Damla biriken anılarımız hayallerimiz çınladı evin içinde ‘’DAMLA DAMLA’’  (( Bu Damla ikilemini sadece Zafer ve Yağmur anlayacak ama üzgünüm güzel Dostlarım… =) ))

Ben aslında yağmurun evindeki o sıcaklığı aldım fakat hala eve babası gelecekmiş gibi hissettim sanki evlenmemiş daha baba evinde birazdan elinde gazetesi yağmura aldığı süt ve cipslerle gelip bana da kızım hoş geldin? Deyip balkona çıkıp pangoyu sevecekmiş gibi Ayy tabii insan duygusal oluyor böyle anlarda hatta bunu yaşadık bile ama çok da eskiye dönmemek gerekiyor…

Sürç-i lisan ettiysem affola, ben çok keyif aldığım bir gün olduğu için ve hatıra olarak kalsın diye bu postu hazırladım umarım sizlerde okurken benim gibi keyif alırsınız. Benim blogum günlük blogu türünden olduğu için bana alışıksınız zaten, Hayatınızda eski dostlarınızın mutluluklarını görmeniz ve yaşamanız dileğimle hoş kalın…


                                                                SİNEM KANDEMİR…

22 Mart 2015 Pazar

Neslişli Günler Bugün Bahar Görünümlü Kışa Merhaba Dedik

2 gündür soğuk olan hava bugün kendine geldi. Tabii bu güzel havayı fırsat bilip hemen kızları toparladım fakat tek gelen Neslihancığım oldu, iyi de oldu.


Bugün Neslihancığımın ilk izin günü nasılda heyecanlıydı ilk başladığında her işe yeni başlayan gibi en çok ailesinden sonra ben güvendim ona ve inandım oda kendine inandı ve bir haftayı atlattık ikinci hafta eminim ki onun için daha kolay olacak. O yüzdendir ki bugün toplanmamızın nedeni güzel sohbetler, iş yaşantısında gördüğü zorluklar. Şu aralar benim böyle anlatacak anım ve tecrübem olmadığı için Aaaa Ciddi misin, Yok artık, Hadi be, Aman boş ver, takma gibi art arda gelen ahlanmalarım vahlanmalarım oluyor. Ama inanıyorum kendime de… Güzel insanların güzel işlere imza atacaklarından eminim.Hava güzel demişken evet güzel bahar görünümlü kıştı. Çok soğuk vesselam çok...

Sürç-i lisan ettiysem affola, Güzel havalara merhaba demek üzere hoş kalın…

                                                  SİNEM KANDEMİR…

21 Mart 2015 Cumartesi

Meksikanın Unutulmayanlarına Selam Olsun Frida Kahlo ve Diego Rivera

Frida kahlo diyelim bu günde…

Kötüyüm gitgide daha da kötü olacağım ama yavaş yavaş yalnız kalmaya alışıyorum, bu bile bir şeydir, bir avantaj, bir zaferdir. Frida Kahlo

  

Acıları mutlulukla karşılayan bir efsane desem yeridir sanırım. Ben bunun filmini de izlemiştim muhteşem bir canlandırma olmuş hayatını az çok araştırmışsanız hiçbir abartı olmaksızın tamamen aynı anlatılmış bir filmdi. İzlerken o acılarını hissedeceksiniz bundan çok eminim.
Azim ve tutkunun karşılığı bir nevi Frida kahlo…


Çocukken geçirdiği felç sonucu bir bacağı özürlü kalmıştır ve Tahta bacak frida denmiştir bununla bütünleşmiştir. Tabii hayatı sadece bu monotonluk da devam etmeyecektir. Okuldan eve dönerken geçirdiği bir trafik kazası sonucunda trenin demir çubuklarından birisi frida’nın sol kalçasından leğen kemiğinden çıkmıştır.


Hayatı bundan sonra hep korseler, tedaviler, acı ve can alıcı birçok olaya ev sahipliği yapmıştır. Geçmeyen acılar, sızılar doktorlar ve sonradan kangren olan bacağı kesilecektir bu kadar olumsuzluğa rağmen yaşama sevinci devam etti desem abartı yapmam herhalde. Yatağına bağlı bir hayat geçirirken ailesinin çok üzüntüsünü filmi izleyince anlayacaksınız ve o durumda ailesinin teşviki ve yardımıyla resim yapmaya başlar tabii bu hemen o anda olmuş değildir. Zaten yeteneği bu yöndedir alçılarına resimler çizer, üstündeki gögüsündeki alçılara hayatı resmeder.




Yürümeye başladığında ise dönemin en iyi fotograf sanatçısı olan Tina Modotti ile tanışır ve arkadaş olurlar. Tina Modotti ile davetlere sergilere katılır Frida Kahlo, Tina Modottinin arkadaşı olan ve dönemin Meksikalı michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera ile tanışır.


Resimlerini gösterir ve Diegro ondaki bu güzel ışığı fark eder ve aralarında romantik bir bağ oluşur en sonunda evlenirler. Evlenirler fakat frida 3. Eşidir, tabii o dönem de herkes bir şeyler söyler fakat kime ne…
Fridanın ailesi buna çok sıcak bakmazlar hem çok kiloludur hem de yaşça büyüktür fakat fridaya kimse engel olamaz ve evlilik törenine sadece Fridanın Babası gelmiştir…


Evlilikleri çok sert ve hızlı geçer fırtınalar kopar filmini izlediğiniz de ne demek istediğimi anlayacaksınız.  Frida kahlo ve Diego Rivera ABD yaşamaya başlarlar çünkü iyi bir iş almıştır. Orada yaşarken Frida kahlo ve Diego Rivera adlı tablosunu yapmış bunu sergilemiştir ve ilk tablosu olmuştur.

Frida kahlonun sağlık sorunları hiçbir zaman peşini bırakmadı art arda iki düşük yaptı bir çocuğunu aldırdı ve eşinin sevgisizliği ve dengesizliği yüzünden çok sevdiği diego’dan ayrıldı. Fakat 1 sene sonra tekrardan evlendiler sonra tekrardan fridanın çocukluğunu geçirdiği eve geri döndüler. Frida’nın da evlilikleri sırasında çeşitli erkeklerle ilişkileri oldu…



Asıl bundan sonrası beni çok etkilemişti hemen anlatıyorum; Frida kahlo artık kendini ispat etmiş bir ressam olma statüsünde ilerledi resimleri tabloları herkes tarafından beğenildi sevildi. Övgüler tebrikler aldı fakat içindeki acı vücudundaki acılar her zaman içinde büyüdü dayanılmaz bir hal aldı. Amerika da, Fransa da sergiler açıldı Paris den güzel övgüler almaya devam etti derslerine ara vermeden evinde dahi devam etti öğrencileri evlere geldi. Diegro Rivera bence ona çok aşıkdı. Frida kahlo da aynı şekilde… 


Doktorlar Frida kahlonun yataktan kalkmasına izin vermediler ve o gün sergisine karyolasıyla gitti güzel yüzlü ve sevgi dolu bakışlarıyla. Övgülere ve beğenilere layık bir şekilde…



Son olarak şunları da eklemek isterim; Ölümü sonrası külleri yakılmış ve çocukluğunu yaşadığı ev olan Mavi ev’de muhafaza edilmektedir. Rivera tarafından devlete bağışlanmıştır...



"Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden. Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim." Frida Kahlo


Frida’nın Diego’ya mektubu…
Seni sevmekten neden vazgeçtim;
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim. Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim. Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim. Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim. Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim. Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim. Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim. Bencil olduğun için vazgeçtim. Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi. Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım. Bu yüzden ben de senden vazgeçtim...

Sürç-i lisan ettiysem affola, Eksiklerim ve anlatamadığım unuttuğum olaylar anılar varsa yorum kısmına bırakırsanız bende çok sevinirim beni etkileyen ve benim yaşamımda güzel bir yere sahip olduğu için sizlerle paylaşmak istedim.

                                                         Meksikanın unutulmayanlarına selam olsun…

                                                                    Sinem Kandemir

20 Mart 2015 Cuma

Murphy Kanunlarıyla Hayatı Hafifemi Alsak Ne yapsak Nerelere Gitsek

Tuhafımsı bir mutluluk olmayacağını bildiğim halde ufak bir umut var içimde. İnsan bunun için bile yaşamalı bu umut için bu bekleyiş için. Saçma sapan konulara takılmışlığımda oldu ve bunun için bazı olayları, hatta güzel başlangıçları es geçmişliğim ama geç değil hiçbir şey için bunu anladım.

Hayatı çok da ciddiye almamak gerektiğini anladım, geç olsa da farkındalık yarattım hayatımda mutluyum bunu sürdürmek için çabalayacağım… Şöyle mutlu mesut insanlar olur ya ‘’Aman neyse’’  ya diyen hiçbir şeyi takmayan yüzün de kocaman gülümsemesi olan insanlar ne şekerler,ben böyle insanlara hopp!!! Süpersiniz bebeklerim diyorum, Kaç yaşın da olursa olsunlar

Hatta çok şeker görünmüyorlar mı ya?


Nasıl olsa olacağı varsa olur yoksa zaten olmaz olmayacak da zorlamanın manası yok zorlamak ve bunu içselleştirmek insanın kendi bedenine verdiği en büyük Acıdır, Izdıraptır. Ben aslında MURPHY KANUNLARINA inanıyorum sizde inanın hatta yaşamınıza oturttun bunu bakın her şey daha güzel olacak =))) ve içinizden ne geliyorsa yapmak istediğiniz her şeyi yapın o ne diyecekmiş bu ne diyecekmiş bunlara takılmadan özgür kararınız ve iradenizle... Ayrıca Yıldızlara da inanın hatta her gece dileklerinizi tutun şimdilik bu kadar yeter hoş kalın...

Sürç-i lisan ettiysem affola, Hayatı çok da ciddiye almadan yaşamanız dileğimle hoş kalın…

                                                      
                                                    SİNEM KANDEMİR…

19 Mart 2015 Perşembe

Başarı Odaklı İnsanlara Hayranlığım Sonsuz

Kendine güvenen insanlara hem saygım sonsuz hem de hayranlığım. Bugün ders de speaking hocamız benim yaşlarımda bir hatun güzel, bilgili bir o kadar da içten. Hem kendine özgü bir havası var hem de cana yakın tavırlarıyla insanı rahatlatıyor.

Yaşının vermiş olduğu bir olgunluk, ve hayat tecrübeleriyle bu birleşince mükemmel kavramı ortaya çıkıyor. Ses tonu, anlatış tarzı, konuşurken insanların gözünün içine bakması insana da güven duygusu uyandırıyor. Asıl anlatmak istediğim ben böyle insanlara hayran oluyorum. Bir şeyleri başarmış bir şeyleri kimseye değil kendine ispat etmiş insanlara hayranlığım sonsuz. Yaşım 24 ikimizi karşılaştırdığımda ise dağlar kadar fark var…

                                                   ((( Kırmızı ve Siyah - STENDHAL))))

İzmir de okuluyla birlikte bir çok Amerikan Kültür de ders vermiş okurken bunları yapmış bir kızdan bahsediyorum öyle çok şey sığdırmış ki şu 24 yaşına vay anasını Tebrik ederim beee!! Demek den kendimi alamadım hata onunla da kalmadım bir post hazırlayayım dedim. O kadar etkilendim yani yaşı aslında 28 27 olsaydı bu kadar büyütmezdim olayı ama yaşımın tıpkısının aynısı olması beni benden aldı büyük bir ihtimal adı da Gökçe…

Daha yeni tanıştım yani ben çok sevdim benim gibi felsefeye ilgisi büyük, benim çok sevdiğim yazarlar onu da cezp etmiş, ayrıca aynı dergiyi arıyoruz( Kafka Okur ) Marmaris ufak bir yer olduğu için istediğimiz şeyleri bulmak da zorluk çekiyoruz. Benim çok sevdiğim bir söz var hatta hani nasıl anılmak istersin deseler şöyle derdim.’’ Güzelliğine Hayranım ama zekası beni korkutuyor.’’ Benim bu sevdiğim söz aslında tam olarak Gökçeyi anlatıyor.
Arkadaşlara anlatıyorum şöyle kız böyle kız abartma falan diyorlar ama yok yani. Bilmiyorum neden böyle yoğun bir his yaşadım ama ben başarı odaklı olan insanlara hayranım…
Ne istediğini bilmek elde etmenin yarısıdır. Böyle insanlar işte bunun farkında olan insanlar neyse yaaaaaaaaa…

Sürç-i lisan ettiysem affola, ‘’Hayatınız da başarılı insanlara yer verin ki sizi başarıya götürsünler.’’  hoş kalın…
                                                  Sinem KANDEMİR




16 Mart 2015 Pazartesi

Kahve Kokusuna Aşık Olanlar En Çok Beni Anlar

Ah şu kahveler…

İnsanları nasılda cezbediyor kokusuyla, köpüğüyle benim gibi kahve aşığı insanlar için mükemmel bir buluş niteliğinde. Çaydan daha çok sevdiğim gerçeğini arkadaş çevrem ve aile ortamında herkes bilir. Kimse bana Çay içer misin canım demez mesela. Kahveni nasıl içersin Sİnemcim diye soru yönelir.
  • Mutlumuyum?
  • Evettttttttt.

İnsanın en mutsuz anlarında gelen ufak bir olay örgüsü şu fal olayı…
 Nazar var şekerim nazar aaaa! Birinin gözü var sende ayy ne güzel bak kuş çıkmış kısmet var kısmet ay şekerim şurada da bir insan görüyor musun? Nasılda kötü vs vs. inanmak bir yana insana iyi bir motivasyon olduğu kesin en azından benim için öyle. Her gün bir Türk kahvesi içilir ve anlamasam dahi kapatırım. Ablamın güzellik salonu var oraya gittiğimiz de ise muhakkak kahve içilir ve kapanır illa biri gelir ve bakar tabii bu benim en sevdiğim kısımdır…
İnanmak değil fala kimse inanmaz ve bir şey umut etmez ama ben seviyorum. Sevdiğim içinde baktırıyorum ve baktıracağım. Bir kahvenin 40 yıl hatırı varmış zaten kahve içmek iyidir güzeldir vesselam…
                                           (Kahve Kokusuna Aşık Olanlar En Çok Beni Anlar.)

Geçen seneye ait  bir fotoğraf buldum olayı da hatırlıyorum aslında;

Yine güzel bir havada annemle oturmuş sohbet ediyoruz yahu dedik kahvesiz olmaz bu sohbet hemen  içtik ve kapattık  ahan da bir açtım ki ne göreyim kalp nasıl da güzel çıkmış. şimdi bulunca da naçizane bir şeyler yazıp paylaşayım dedim.
Sürç-i lisan ettiysem affola, Fallara İnanmayın Falsız da Kalmayın diyerek den yazıma noktamı koyuyorum hoş kalın...
                                        SİNEM KANDEMİR

15 Mart 2015 Pazar

Tuhafımsı Hikayeler

Bugün neler oldu bir bilseniz diye başlayayım bari yazıma;

Uzun süredir takip ettiği çocuğu eklemek için çabalamıştı VENÜS ama olmadı hep bir bekleme hep bir bahane uydurdu. X kişisi onun farkında bile değildi. Bir kere buluşmuşlar oda öyle böyle bir zaman geçirmişlerdi. Bir daha ne VENÜS, X kişiyi Gördü nede X, kişisi VENÜSÜ…
Tabii VENÜS bundan çok etkilenmişti. Fakat bir adım atamadı atamayacaktı da aradan 6 ay geçti neredeyse. Bir gün VENÜSÜN arkadaşı olan PLÜTON eklemeye karar verdi iyilik yapmaya çalıştı bir nevi. Tabii VENÜS buna hazır değildi olmayacaktı da Çünkü X kişisi onun için bulunmaz hint kumaşıydı.


PLÜTON patdadana  ekleyiverdi. VENÜS kaldı ahanda beyleeeee ne yaptın dostum dedi .
Aman ne olacak yahu diye geçiştirdi lafı ahanda eklemişti X kişisini sırada beklemek vardı, fakat VENÜSÜN ayakları tir tir titredi. Kendi kendine konuşmaya başladı kesin rezil oldum, tamam hemen sosyal medyayı dondur iki üç sene donmuş şekilde kalsın PLÜTON kahkahalar atıyordu. VENÜS her şeyi unutmuş bir halde neler olduğunu ve neler olacağını düşünüyordu. Hiç kimse bir şey bilmiyordu ve bilmeyecekti de aradan zaman geçti iki dakika üç dakika, beş dakika hala bir şey yoktu. VENÜS  PLÜTONA ya sen kimsin derse? Ya neden ekledin beni derse diye sorular soruyordu PLÜTON kahkahalar atıyordu sonuç hala TUHAF…



Sürç-i  lisan ettiysem affola =))
VENÜS; Tuhaf bir kız platonik takılmayı seven. Başarı odaklı Çabuk Pes eden
PLÜTON; VEnüsün arkadaşı. Olacağına inandığı şeylerin üstüne giden, Venüsün pasifliğine kızan bir hatun.
X Kişisi; Esas IĞĞLaaan çııçıığıııı =))

NOT: Olay örgüsün de yaşanılmışlıklar var fakat isimlere lakap takmak zorundaydım… Tuhaf gezegenime uyması içinde gezegenlerden seçtim. Saygılar hoş kalın…

                                 
                                          SİNEM KANDEMİR 

Aman da Aman Ben 24 Oldum Buda Bugüne Özel Doğum Günü Yazısı


İyi dostlar biriktirmişim yüreğimde hepsini ayrı ayrı seviyorum ve hepsi benim için çok değerliler. Bende onlar için bu kadar değerliyim ki bu mutlu günüm de beni unutmadılar tek tek mesaj atanlar arayanlar hatta uykumdan uyandırıp doğum günümü kutlayan arkadaşlarıma sevgim sonsuz.

24 yaşındayım ne kadar da kocaman oldum böyle ne ara bu kadar büyüdüm şaşırıyorum en son 18 yaşındayken yine bir 15 Mart gününü beklerken ki heyecanımı hatırlıyorum. İnsan büyüdükçe daha bir duruluyor duruluyor, duruluyor. Ailem beni bu konuda hiç yalnız bırakmaz. Doğum günlerinde hep bir kutlama vardır bizim evde zaten insan bunu seviyor en azından ben, birkaç arkadaşım dostum hatta kardeşim uzakta ama telefonda saatlerce konuşmamız sayesin de hiç yokluklarını hissetmedim.

 Doğum günleri benim için özelin de en özeli o kadar önem veriyorum işte. Hediyelerden ziyade hatırlanmak güzel duygu vesselam…
Tanıdığım tanımadığım doğum günümü kutlayan herkese teşekkür ederim. Blog arkadaşlarımı da konuya dahil etmeden geçmeyeceğim sizlere de teşekkür ederim iyiki blogger ortamına katılmışım ve sizleri tanıma fırsatı bulmuşum teşekkürler tekrardan.

Sürç-i lisan ettiysem affola, bu mutlu günümde beni yalnız bırakmayan mesajlarıyla yüzümü güldüren herkese dostlarıma cancazlarıma böceklerime çok Teşekkür ederim…

                                  SİNEM KANDEMİR…

14 Mart 2015 Cumartesi

Ayyy Ben Bugün Çok Kararsızım Ayy bir şey Beğenemiyorum

 Bugün öyle kötü karamsar mızmız bir durumdayım ki moralman kendimi çok sorunlu ve huysuz hissediyorum kararsızlık had safhada ben bir şeye hazır değilsem bu alışveriş de dahil çok sorunlu oluyorum. Mız mız kızlar olur ya aynen öyle ayyyyy bu çok kötüüü, ayyyy bu iğrenç, ayyyyy bu small, ayyy buda large, ayy bunun çiçeği büyük, bunun altında lastiği var. Ayy bunun rengi güzel ama cepleri kötü gibi gibi gibi yani alışveriş modun da değilsem asla beğenemiyorum aslında alışverişi gerçekten istemek gerekiyor.


Ben lüzumsuz alışveriş yapanlardan da değilim ihtiyacım yoksa alamıyorum hele de kazak hırka vs vs ama tonla şort alabilirim tonla ayakkabıda tonla çantada ama kışlık bir şey alamıyorum. Lüzumsuz demişken eee tonla şortum olduğu halde daha fazla şort almak lüzumsuzluk değil mi?  Kocaman bir soru işareti.

Tamam sustum bu konuda konuşmak ve düşünmek istemiyorum. ‘’Zaten sinirliyim’’

Aslında neden sinirli olduğu durun anlatayım;
Annem; babama 20 mart ta doğum günü için bir yelek almış güzel hoş beğendim neyse eve geldi olmadı. Yahu zaten olmayacağı belli bir şey almış XL  yahuuu  XL olur mu babamın göbeği var dediysem de yok olur olur dedi tabii oldu mu?

Tabii ki de hayır…

20 martta doğum günü fakat şimdiden aldı ve verdi. Dostlar benim de 15 mart babam ve ben balık burcuyuz evde iki balık düşünün annemin halini neyse…
Bugünde bana dedi değiştir tabii bulamadım babama bir şey ben zaten birine bir şey bulamam neyse dedim kendime bakayım bari hayır şimdi birde kilo verme düşüncesindeyim bir şey de beğenemiyorum. Neslihancığımı da aldım yanıma bakıyoruz kız 1001235 tane kıyafet beğendi ben sadece bir tane bile beğenemedim.  Çünkü beğenme modun da hissetmiyorum bir şey istemiyorum, almak istemiyorum neyse gözüme de çarpan bir şey yok ahh aklım bir etek de kaldı fakat zayıflayınca zayıflayınca şimdi olmaz. Şimdi bir şey aldım beğendim sandım Neslihancığımın da dediği gibi Tttüüükkanımıza gittik, kahve içiyoruz fal bakacağız ama benim içime sinmedi neyse fallarımıza baktık dedim Neslihancığım hadi toplan değiştirmeye gidelim neyse tekrardan merhaba dedikten sonra 1 saat daha dolandıktan sonra hiçbir şey beğenemedim. İçime sinmeyen o zımpırtıyla eve döndüm.


Yaa dostlarım işte böyle ufak bir şey belki de fakat beni sinir krizlerine sokmayı başardı. Böyle ufak şeyleri nasıl takabiliyorum kendime çok şaşıyorum. Depresyon odaklı kişiler karar vermekte zorluk çekerler diye okumuştum bir kitap da bir an o geldi aklıma =)

Neyssseeeeeee…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Hayatınızda benim gibi Kararsızlıklarınızın olmaması Dileğimle hoş kalın…

                                                         SİNEM KANDEMİR

13 Mart 2015 Cuma

Patdadana Olan Olayları Hiç Sevemem Ahanda Beeeyyle Bakarım

  Ben sevdiğimi hemen belli edemem, eğer patdadana etkilendiysem ahan da! böyle kalırım (tahmin ettiğiniz gibi işte =)) )

Konuşgan ve geveze olduğuma da katılıyorum beynimin o en ufak yerinden bile milyonlarca şey geçer. Konulardan konulara atlamak huyumdur. Ne yapabilirim ama her şeyi anlatmak istiyorum birde laf lafı konu konuyu açıyor ama o anlarda hani patdadana olan anlar da hiçbir şey söyleyemem, konuşamam beynimin o en ufak yerinden milyonlarca konu, kelime geçer demiştim ya o kaybolur, gider, donar…
  • ·         Adın ne?
  • ·         Immm aaaaa hıııı adım Sinem ya sinem 
 Gibi…

Sevmem ben böyle durumları sevemem yan etkisi çok fazla böyle bir utanma, sıkılma, çekinme içimden tamam sinem şimdi konuşmaya gir dediğim anlar en boktan anlar işte. Tabii giremiyorsun da ahan da böyle kalıyorsun...


 Ayakların titrer topuklu ayakkabının topuklarının yere pat pat pat vurması cabası
 Acaba o anlarda anlıyorlar mı? Aman ne anlayacaklar canım anlamazlar aman neyse konuma devam ediyorum…
 Konulara tutunmaya çalışırım ama ne tutunma süt dökmüş kedi gibi beeeeylee bakarım =))


Kızlaaarr…
 Böyle bir şey başıma geldi tabii ki de Anlattıklarımın hepsi hayattan konulara tutunmaya çalıştım konu açmak için çabaladım saçma sapan konulara güldüm. Herkes susarken ben çırpındım peki ne oldu? Diyeceksiniz dimi.

  • ·             Hiç bir şey…

Arda kalan bir çift yeşil göz konulu yazı ve 21.09.2014 tarihli bir anı…

Sürç-i lisan ettiysem affola, hayatınız da ahan da beyyylee bakmamak üzere hoş kalın...


                                                                                 
                                                                    Sinem Kandemir

12 Mart 2015 Perşembe

Yaz Geliyor Kızlar Kiloları Ne yapmalı

Bir haftadır hava çok güzel, Marmaris de bahar var diye diye. Bugün yağmuru getirdim sanırım hafif den de ıslandık ama hemen evlere kaçıştık biz yağmur görünce hemen kaçarız Marmaris halkı olarak yağmur demişken öyle şarıl şarıl değildi çiseledi =)) ama sonuçta yağmur yani.

Aslında bugün anlatmak istediğim başka bir şey var kadınlara özel biraz da bu kilolar ne olacak bu kilolar bin bir renkli jeanler, renkli şortlar, etekler derken ben çıldırdım. Hemen acilinden kilo vermem lazım kanısına vardım ve diyetler sporlar düşünmeye başladık tabii annemi de bu işin içine dahil etmeye karar verdim. Tek başıma yapamam ben canım sıkılır hem ben pasta yiyemiyorsam onlarda yiyemesin ben çikolata almıyorsam kimse almasın diyerek ten başladım yani başlıyorum başlayacağım.

Ben 1.70 boyunda 63 kiloyum aslında 60 dım ama 3 kilo ne ara aldım ne ara böyle oldum bilemedim eee yahu şimdi kız kızayız, hafif den de göbeğim var yok diyemem zaten kışın hep böyle olurum ben. Buna bir dur demeliyim demeliyiz!!!

                                                                  :))

Geçen sene İsveç diyeti diye bir diyet bulmuştum 12 ya da 13 gün sürüyordu sanırım. Evet bende bunu uyguladım ama inanın biraz zor ve son 11. Günde elim ayağım titredi gözüm falan kararmıştı =)) tabii anında bıraktım sonra doktora gittim bütün kan değerlerim demir vs her şeyim düşmüş sonuç evet 5 kilo vermiştim uzun bir sürede bunu korudum fakat kan demir ilaçlarından kurtulamadım. O yüzden bu olmaz .

Dukan diyeti deniliyor bunu da araştırdım ama buda protein destekli benim gibi et, tavuk çok fazla sevmeyenler hayatta yapamaz bunu İsveç diyeti yaparken de her öğüne salata koymuşlardı ve ben şu anda salata yemiyorum çünkü soğudum. Az bir şekilde yediğim, zorlamalarla yediğim etten de böyle soğumak istemiyorum. O yüzden buda olmaz.

Kışında bir lahana suyu duymuştum dediler çok iyi şöyle böyle bunu da denedim evet güzel düzenli yapıldığında işe yarıyor fakat ben 7 gün dayanabildim ve sonrasını anlatmak ve hatırlamak istemiyorum o yüzden buda olmaz…

Bir ara kızlar detoks suyu diye bir şey bulmuştum internetten ve bunu da yaptım bütün evi kokuttum.
  • ·         Babam hatta uff sinem ya gene ne kaynatıyorsun?
  • ·         Baba çok sağlıklı bir şeymiş hepimiz içeceğiz.
  • ·         Hıı tabii tamam…

Tabii iki gün içebildim sonrası çöp karabiberini çok koymuşum içemedim. Onun tarifini de hemen anlatayım bari;
  • ·         Bir tane elma dörde bölün tencereye atın
  • ·         Yarım limon
  • ·         Bir tane kabuk tarçın
  • ·         Bir tutam kiraz sapı =))))
  • ·         Ve tatlı kaşığı karabiber denildi ama ben bir çorba kaşığı koydum.
 Kaynatın hepsini ahanda bu kadar fakat ben uygulayamadım fazla. Buda yaramaz bana bunu da yapamam…



Aslında Neslihancığım her gün yürüyüş yapalım diyor biliyorsunuz Marmaris de yaşıyorum ve sahil kenarı yahu ama onun dediği saat de 8.00 yahu o saat de ben uyuyor oluyorum hatta benim için 8.00 sabahın körü o yüzden oda olmaz.


Dostlarım; aslında benim diyetisyenimin verdiği bir diyet listem var fakat bir ayda bir kilo veriliyor bende böyle istemiyorum ama sanırım ona döneceğim, Doktorlara kalsa kilom da iyi boyuma göre ama bana göre iyi değil her bayan gibi benim de bir 5 kilo fazlalığım var. En iyisi ben annemle birlikte spora gideyim diyet miyet bize gelmez...

Sürç-i lisan ettiysem affola, Yaz geliyor kilolardan hemencecik kurtulmak üzere hoş kalın…
                                                                                                   
                                                         Sinem Kandemir







11 Mart 2015 Çarşamba

Totemlere İnanmayanlara Gelsin vesselam =)


Düşünsene o farkında değil ama sen mutlusun sırf onu gördüğün için. Birde şu oluyor yolda yürüyorsun avare avare sonra karşından görmek istediğin biri geliyor x kişi diyelim yavaş yavaş hafif bir salakça gülme geliyor içimden ben zaten gözümün içine bakarak ciddi bir şey söylendiğinde de gülerim gülesim gelir. Kah kah kah ya da ha ha ha…

Gülmek güzel bir eylem vesselam fakat bazen de olmayacak yerlerde gülesim geliyor. Hatta bazen kendi kendime gülüyorum deli diyecekler diye düşünüyorum aman yahu ne olacak.  Ben hapşırınca kendime iyi yaşa diyen biriyim gülmem mi tuhaf?


 Elalem hiç bir şey diyemez benim özgürlüğüm benim gülücüğüm... Yine böyle bol gülücüklü bir günden sonra yazmaya başlıyorum ha ayrıca Elaleme de saygılar =))

Haydi başlayalım;
Bugünde sahilde yürüyoruz hava da bir güzel bir güzel yazdan kalma maşallah öyle bir hava vardı. Hafif bir esintiyle birlikte yürüyüş yaptık Merveciğimle içimden de totem yapıyorum iş konusu oradan buradan mülakatlar sınavlar derken konu bitti aslında mutlu görünümlü hüzünlü insanlarız vesselam biz.  Konuların ardı arkası kesilmedi bizim Merve ile dışarı çıktığımızda hep gittiğimiz yer var hiç şaşmaz oraya onsuz gidince sanki eksik gitmişim gibi oluyor ve hep Kahve Diyarına Merve ile birlikte gidiyorum hatta en üst balkonu da kapıyoruz kakara kikiri muhabbet…

Eee yahu!  falsız olmaz bu işler birde fal kapattım mı tamamdır anlıyor muyuz? Tabii ki de hayır ama bildiğimiz, olmasını istediğimiz şeyleri söylüyoruz birbirimize bir nevi pozitif motivasyon işte. Bir ara içimden bir his sahile bakmalıymışım gibi sinyaller verdi yahu kimi göreyim totem yaptığım X kişiyi =)))  aynen böyle güldüm Merve ne kadar yok dese de oydu biliyorum.

·         Yok  yaa sen yanlış gördün.
·         Hayır ya oydu işte hem ayakkabısından tanıdım. (Pembe spor ayakkabısı tesadüfen bir arkadaşın resminde görmüştüm.)
·         Bir tek ona mı özel o renk ayakkabı
·         Ya o gerçekten o
·         Hıııı tamam

Tabii inanmadı sonra bir saat sonra bir baktım tekrar geçti bak Merve dedim o  Aaaa!!! Sinem harbi o =))

  Aman iyi eğlendik vesselam iyi…
Sürç-i lisan ettiysem affola, Dilerim ki Hislerinize güvenmeniz ve kocaman kocaman gülmeniz hoş kalın…
                                                                          Sinem Kandemir





10 Mart 2015 Salı

Doğa Uyanmaya Başlıyor

Doğa uyanmaya başlıyor…
İyi, Güzel günler dileyerek başlıyorum yazmaya,  geçen gün Marmaris de hatta iki gün önce bir güzel hava var sanırsınız yaz gelmiş öğlen saatleri öyle bir hoş esinti var. Bizde haklı olarak balkonlarımıza çıktık yanına kahvelerimizi aldık. Sohbet ediyoruz, eski evimiz denize bakardı 20 sene deniz gördük masmavi deniz hatta kışları dalga seslerini duyardık balkona çıktığımızda, balıkçı teknelerin akşama doğru evlerine dönüşlerindeki motor seslerini duyardık. Tabii sonra oradan taşındık üzülerek fakat yeni bir yaşam bizi bekliyordu evet sonsuz bir mavilik beklemiyordu belki de ama gelince gördük ki yemyeşil bir alan deniz arkamızdaki sokak da kalmış peki üzüldük mü hayır…

    ( Boydan Boya böyle düşünün her ne kadar ''yazdan kalma'' bir fotoğrafta olsa böyle oluyor işte.)

Balkonda annemle kakara kikiri yaparken babamın aaa bizim tosunlar çıkmış yürüyüş yapıyorlar dedi bir baktık karşıya kaplumbağalarımız çıkmış her sene ilkbaharı onlar karşılar bizim mahallede eee çocuklar da şaşırdılar elbette bu havalara onlarda kandılar sanırım iki güneş ışınına iki kıpırtıya…
( Çocuk diyorum da kim bilir kaç yaşındalar, bizden büyük oldukları kesin...)

Boydan boya bir yürüyüş yaparlar uzaktan uzağa sevdik. Geçen yaz kaldırıma kadar çıkmıştı kaldırımda yürüyüş yapıyorlardı sevimli arkadaşlar tabii ki de yoğun bir ilgiyle karşılaşmadı değiller kaldırımda bunları görenler hemen fotoğraf çekmeye kalktı çocuklarına gösterenler vs vs.

Doğa uyanmaya başlamış havalarda ısınır artık dedim içimden sonra düşününce ‘’yahu başlasın zaten ağaçlar yapraklarını özlediler.’’ Diye de geçirdim içimden. Baharın gelişini erken kutladık gibi ya hadi bakalım hep bu kaplumbağalar umarım bizi yanıltmazlar. Onlar da üzülmesinler bizde üzülmeyelim ama dimi? hep ben onları düşünürüm hep…

Sürç-i lisan ettiysem affola, Baharın gelişini mutlu güzel ve huzurlu karşılamanız dileğimle hoş kalın…
                                                                                            Sinem Kandemir



9 Mart 2015 Pazartesi

8 Marttan Arda Kalanlar Bir Kaç Fotoğraf Ve Bir Anı

Merhaba Kızlar…

Dün çok yorgun ve çok yoğun geçti. Her yerde olan kutlamalar Marmarisde de vardı. Eee bir de benim arkadaşım bir organizasyona girişince onu yalnız bırakmak olmazdı böylesi özel bir günde bir arada olmak ve süslediğimiz Marmaris Black Point parfümlere ait karanfilleri dağıtmak daha bir başkaydı. İlk deneyimimiz olduğu için karanfillerin bazıları kırıldı bizim tutuşumuzdan veya bizim çok özenli davranışımızdan, yahu sakınan göze çöp batarmış ya o mantıkla yaklaştım olaya.



Kadınlarımız bir çiçektir mantığıyla yaklaştık bizimle birlikte bir grup da kokulu mumlar dağıtıyordu yahu güzel fikir aslında… 200 250’e yakın hatun topluluğu herkes mutlu herkes süslü püslü millet birbiriyle yarışıyor diyeceksiniz değil mi asla herkes bir şey için oradaydı 8 Mart için ve o topluluk bunun çok iyi farkındaydı.  Çoluk çocuğu bırakan eşlerini bırakan Özgür kadınlar, Güçlü kadınlar hepimiz bir aradaydık.

                                                       ( Bu bir yarısı hatunların )

Bugün aslında hak arama günüydü, kadın ve erkeği eşit görmeye,  kadınların özgürlüğüne saygı göstermeyen ve bunu sık sık gündeme getiren erkeklere karşı bir ayaklanmaydı. Özgür iradeyle toplanmaktı bir nevi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü her zamankinden daha anlamlıydı aslında özgecanı da unutmadım kadınlara duyulan şiddeti de unutmadım fakat bu yazımda onlara değinmeyeceğim. Fakat birkaç şey söylemek istiyorum bu konuyla ilgili; öldürülen kadınların, tecavüze uğrayan kızların, çocukların katillerine uygulanan ‘’ Cilve yaptı indirimi, Pişmanım indirimi, bir daha yapmayacağım söz indirimi, aklım noksan abi indirimi .‘’  Kadınları sokak ortasında öldürenlere uygulanmayan veya yetersiz kalan cezalara, koruma talep ettiği halde korkmadan kadınların yaşamının içine sıçanların cezaların yetersiz olduğu, hakkını aradığında suçlu olduğun ülkeye selam olsun. SİZLERİNDE EMEKÇİ DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN sonuçta çok değer veriyorsunuz.
Neyse…

Devam edelim 8 Mart demişken dün güzel bir organizasyon olmuştu kadınlar arasında çekilişler hoplamalar zıplamaların yanında bir de hediye dağıtımı neyse aldık bizde numaralarımızı fakat bizden sadece 141 numara çıktı şansına oda neslihanın diğer numaralarımız hatıra olarak kaldı diyebilirim.
               ( Hediyemiz :) Sadece Neslime çıktı tabii  186 ve 63 rakamları gül ablam ve bana ait.)

 Biz dün bayanlar olarak çok eğlendik umarım herkesin böyle güzel böyle gururlu geçmiştir.
Sürç-i lisan ettiysem affola, Bütün bayanlar benim çiçeklerim hepiniz çok güzelsiniz hoş kalın…


Dünden Kalanlar;


                                                      
                                                                                            Sinem Kandemir

7 Mart 2015 Cumartesi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun Güzel Bayanlar Hepiniz Çok Güzelsiniz


Bugün bugün muhteşem bir gün her ne kadar ülkem de kadına değer verilmese de bugün çok güzel bir gün ve çok özel…

İlk olarak kısa bir özet geçmek isterim bugünün anlam ve önemini sonra ise kendi yorumumu katmak istiyorum bugün için. Benim her 8 Mart günü içimde buruk bir coşku olur sevinç ve üzüntü bir arada;

8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemesiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamışlardır. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katılmıştır...

Peki biz ne yaptık bugüne özel; 

Biz dün 8 Mart’ta özel arkadaşımın işlettiği Marmaris Black Point Parfüm dükkanın da güzel bir etkinliğe imza atmak için soyunduk ve çok da güzel oldu ne mi yaptık?



Neler yapmadık ki yahu bu güne özel 185 karanfil söyledik onlar geldi daha tomurcuk halde nasıl da güzeller nasılda masumlar eee tabi bende hakkımı aldım kırmızı bir karanfili kaptım. Çiçeklerimizin gövdelerine Black Point kartlarını ve testerlerimizi altın sarısı iplerle bağlayarak astıktan sonra hepsini dizdik sırayla öyle özenli öyle özenli dizdik ki aman kırılmasınlar diye. Yarın çok güzel kadınlarımıza dağıtılacak bunlar ve mutlu olacaklar eminim. Ara sıra sevdik tabiî ki çiçeklerimizi tomurcuklarını aman da aman sen açacak mısın aman da aman…



Aralarında bazı kadınlar gibi boynu bükük hatta çıt kırıldımlarıda vardı. Onları da güzelce diğerlerinin arasına koyduk, ben bugünü sevgililer gününden daha çok seviyorum daha samimi ve daha içten bir gün daha anlamlı. Çiçekçiler bugün için de ayrı bir heyecanlı zaten adamlar bir sevgililer gününde yüzleri gülüyor birde kadınlar gününde. Bu gün Neslihan*  anlatıyor sinem ya çiçekleri getiren adam dedi ki bir adam sevgilisine 8 bin çiçek almış. Hımm dedim bende yani alması güzel elbette fakat saygı lazım sevgi lazım sadece bir günlük değil hep değer vermesi önemli diye de ekledik sonuna... Eee yahu Kadınlar günümüz kutlu olsun! 8 bin çiçek almamış olabiliriz ama biz böylede mutluyuz ki…

                                (( Sağ en altlarda bir pembe karanfil sırıtıyor gördüğünüz üzere))

Ayrıca; Çiçeklerin arasında 6 veya 7 tane pembe karanfil var onlar kimlere gidecek çok merak ediyorum. Kırmızıların içinde çok can alıcı duruyorlardı bir görseniz bir de açmışlar şımarık şımarık kırmızı karanfiller tohum halinde pembeler çılgınlar gibi bağımsızlıklarını ilan etmişler. Bugün kadınların ellerinde çiçekleri görünce her günden her özel günden daha daha çok mutlu oluyorum, ve olacağım...


Sürç-i lisan ettiysem affola, 8 Mart  Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü Kutlarım Güzel Bayanlar hepinizi kocaman öpüyorum ve çok seviyorum, hepiniz birer çiçeksiniz canlarım benim mucuk Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için heyyyyy!!! =))




                                                                                              Sinem Kandemir…

6 Mart 2015 Cuma

Sessiz Terk Edilişlerimiz var Bizim

Gözümde canlanır koskoca mazi, sevdiğim nerede ben neredeyim… Alın benden size bugünün şarkısı olsun =)) 


Özlenenler vardır uzaklarda, hissedemez duyamazlar ama sizin hep yanınızdadır, düşüncelerinizde kalbinizde…

Mesafeleri bahane edip sevmekten vazgeçişlerimiz var bizim, bahanelere sığınmışlıklarımız. Hepsini toparlasan tuhaf bir gezegen etmeyecek cinsten ama bizlere öyle büyük gelir öyle büyük gelir ki tonla okyanusun toplamı gibi…



Bizim sessiz terk edilişlerimiz var. Kimseler duymadan, kimseler anlamadan, bir sabah kalkar terk edilmişizdir ya da terk etmişizdir…

Korkularımız vardır, ufaktan yüreğimizde yer eden. Yıkık dökük, bir şekilde duran düzelmeyen. Yüreğimizde taşırız yıkık döküklüğü sesiz ve kimsesizce…

                                                                                             Sinem Kandemir

4 Mart 2015 Çarşamba

Bazen sahip olduğunuz Çocuklarınız bile hayata tutunmanıza yetmez Kısaca Sylvia Plath ve Sırça Fanus

 Beni çok etkileyen bir hikaye daha anlatmak istiyorum sizlere hikaye dediysem öyle uydurma bir şey değil, yaşanmışlık var içinde güzel ve etkileyici…
Hem kitaplara konu oldu hem de filmleri çekildi ben filmini de çok beğendim kitabından da çok etkilendim. Başlıyorum anlatmaya o vakit;

Sylvia Plath; 



Trajedik bir yaşamı ve intiharıyla zihnime kazındı. Okurken öyle bir etkilendim ki okuduğum andan itibaren herkese anlatma gereksinimi hissettim bazı platformlar da yazılarına yorum yaptım kesmedi sizlere de anlatayım istedim. Ben böyle can alıcı hayat hikayeleri olan yazarları okumak dan daha bir haz duyuyorum. Hatta kitaplarını okuyup sonradan filmlerini izliyorum büyüsü bozulmasın diye. Sizlerde böyle yapın gerçekten çok eğlenceli ve çok etkileyici oluyor…
Hadi başlayalım;

Plath yaşamı boyunca depresif bir haldeydi. Filmini izleyince daha iyi anlayacak daha iyi hissedeceksiniz. İntihar girişimlerinde bulunuyordu sık sık akıl hastanesine falan yatırıldı. Bir süre sonra buradan çıkıp üniversiteye başlar ve yazılarını şiirlerini üniversite de bir dergide yayınlar bu süre için de Ted Hughes ile tanışır İngiliz bir şairdir arkadaşlar buda bir yazarın yazılara gönül vermiş birinin, evleneceği adam da bu yönde olması sizi şaşırtmamış olsa gerek. Tabi Plath yazmaya devam eder eşi kadar yoğun bir ilgiyle karşılaşamaz elbet ama bir gün onu birileri anlayacaktır. Annesi üstüne çok titrer çünkü kızının depresif sorunlar yaşadığını bilir ve birçok defa da intihar girişimde bulunduğunu Ted Hughes’e de anlatır ve ondan da bu inceliği saygıyı bekler.
İlk çocuğuna hamile kaldığı zamanlarda başlar aslında krizler kıskançlık krizleri adam yakışıklıdır vesselam ee birde ünlü bir yazar, seminerler toplantılar derken bizim Plath kıskanmakta haklı çünkü oda bir yazardır tabi onun kadar kendini gösteremese de…



Ve boşanma işlemlerini başlatır plath, çünkü artık dayanamamak dadır. Aaaa! şunu da anlatmak isterim çünkü can alıcı bir nokta var. Bunlar boşanmadan önce yakın dostları var isimlerini unuttum yemeğe falan gelirler ve kocasıyla olan muhabbeti plath çok gerer ve bunu her fırsatta belli eder. Hughes böyle bir şey yok ya dese de plath içine bir kuşku girmiştir kadın hisleri işte her zaman doğru çıkar neyse anlatacağım sonlarına doğru okumaya devam;

Çocuğu doğurur ama o bir yazardır ve yazarlık teklifi gibi bir şey geliyordu sanırım yazı yazması yetiştirmesi gerekiyordu filminden hatırladığım kadarıyla böyleydi ama çocuk bakmak çok kolay bir şey olmadığı için daha çok depresyona girdi daha çok daha çok…

Kocasıyla ilişkilerini kurtarmaya çalışmıştı elbette ama olmadı çünkü kocasıyla o evlerine gelen hatun arasında bir ilişki vardı ve bebeklerinin olacağını öğrenir. Psikolojik sorunları olan bir kadının böylesi bir durumu kaldırmasını kimse beklemez zaten. Plath iki çocuğu vardır ve bir ev kiralar eski bir İngiliz şaire ait bir evdir.



Kısaca; Plath küçüklüğünden beri, intihar girişimlerinde sık sık bulunmuş biri olarak bu yükü kaldıramaz ve bir gece uyumak da olan çocuklarının odasına girer kurabiye ve yanında da süt bırakır. Odalarının camlarını da hafif açtıktan sonra içeriye gaz geçmesin diye kapıyı sımsıkı bantlar ve çıkar.
Mutfakta kafasını fırının içine sokarak intihar eder…

Ardından bizlere bıraktığı sadece Sırça Fanus dur. Zamanın da Amerika da feminist roman olarak anılmış ve plath’nın annesi çıkmasına engel olmaya çalışmışsa da engel olamamıştır.
Kitabı okurken ben çok etkilendim hatta bazı sayfalarını kalbim ağzımda okudum o kadar heyecanlı o kadar can alıcıydı bazen yutkunamadım bile nasıl bir acıdır nasıl bir etkidir bu diye anlatamıyorum ama depresyondaysanız asla okumayın derim hele de benim gibi kitapları yaşıyorsanız aman aman diyeyim.


Eksiklerim olmuştur mutlaka eklemek istedikleriniz olursa yorum kısmına bırakabilirsiniz ben etkilendiğim beni etkisi altına nasıl aldığı kısımları anlatmaya çalıştım ve bitirmeden önce de
Sylvia filmi izlemenizi öneririm eğer konu ilgi alanınıza girdiyse de Sylvia Plath Sırça Fanus kitabını da mutlaka okuyun.

Sürç-i lisan ettiysem affola Güzel yaşanmışlıklar da ve güzel etkileyici eserlerde görüşmek dileğimle hoş kalın…
                                      Sinem Kandemir
Blogger tarafından desteklenmektedir.
 

Sirius... Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger